"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öz/güven meselesi

Sebahattin YAŞAR
29 Mayıs 2019, Çarşamba 00:42
Güven; pozitif bir kavramdır, özgüven de.

İnsan, maddeten ve manen güvende olmak ister. Bu, kişi için de toplumlar için de böyledir. Güven ortamı aranan, istenen, sevilen bir atmosferdir. Güvenin geliştiği yerlerde diğer pozitif standartlar da yükselir. İnsanın bulaşık eli değmezse, hayatın kendisi de -fıtrat olarak- güven verir.

Özgüven, kişi dünyasındaki bir ifadedir. İçten dışa doğru gelişir. Kendi iç dinamiklerini sağlam bir zemine oturtmuş insan, kendine güvenir. 

Kendine güven, kendini bilmekten geçer. Kendi ve kendi dışındaki dünya arasındaki bağlantı bu kendini bilme temelinde gelişir. Kişinin, Yaratıcısı ve O’nun yarattıkları ile olan iletişimi de bu kapsamdadır.

Özgüven, kişiye Yaratıcıdan bir ihsan, bir ikram olarak yüklenmiş, ‘ben’lik temelli, İlâhî bir programdır. O ‘ben’ programı, insanın varlık sebebi olarak, Yaratıcının Kendisinden, Kendisini tanımak amaçlı verdiği –vahid-i kıyasi- bir emanettir. 

Kişinin özgüveni denilen şey de, esma temelli, o ilâhî programı işletebilme yeterliliğidir. O da kendisindeki esmayı öğreten ilimle olur.

Özgüven, kişinin beslendiği kaynaklardan, inandığı değerlerden oluşur. 

O değerlere bağlılık ölçüsünde özgüven yükselir. Özgüveni zayıf insan, aslında kendi inandığı değerlere inancı zayıf insandır. Kâinata meydan okutacak bir yüksek özgüven; gerçekte inandığı değerlere yüksek bir güvenin ifadesidir.

İnsanın sınırsız ihtiyaçlarına cevap verecek ve sayısız düşmanlarına karşı güç yetirecek Birisine dayanması, onu olağanüstü güçlü hale getiriyor. Bu da o olağanüstü güce, tam güvenmesiyle ortaya çıkar. En zor durumda arkadaşına, ‘Korkma, Allah bizimle beraberdir’ diyen Peygamberimiz (asm), tam bir güvenin sınırlarını göstermiştir. Yoksa dünyevî, fani ve sağlam değere dayanmayan özgüven anlayışının kişiye kalıcı güven vermesi söz konusu olamaz.

Allah ile kul arasında çok özel bir iletişim vardır. Yarattığı mahlûkuna, onun -imtihan gereği küçük de olsa- iradesini yok saymayan şahane bir hürriyet alanı vermiştir. Kuluyla; ikram, ihsan, kemal dinamikleri üzerine iletişim kurarken, aynı zamanda Kendine güveninin tam olması durumunda ona bütün kâinata hükmedecek bir etki alanı, bir güç imkânı tanımıştır. İşte insanı Yaratıcı dışındakilere karşı şahane hür kılan şey budur. O’na (cc) hakikî kul olana, her şey hizmetkâr olur. Gerçek özgüven de budur.

Okunma Sayısı: 1453
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı