İnsan için imtihan bitmiyor. İman ve Kur’ân hizmetlerinde hiç bitmez.
Belki imtihanı kolaylaştıran şey, ortak akılla hareket etmektir. Burada da problem, bu yapının sağlıklı bir istişari sistemle yürütülüp/yürütülmemesidir. Düşünün ki, haklı şûrânın yapılmadığı veya şahsın ön planda olduğu topluluklarda bu sefer grupça hatalar kaçınılmaz olur. Böyle durumlarda ittihad ve tesanüdü netice vermesi gereken şûrâ ihtilâflara, inşikaklara sebep olur. Süreçte başarılı olmayanın netice başarısı tartışılır. Nitekim hile ile kazanılmış bir netice, vicdanî huzur vermez.
Mahallî istişarelerin öncesi, esnası ve sonrası ayrı imtihanlar ihtiva ettiği gibi; umumî meşveretlerin de öyledir. Burada ferdî imtihanlar söz konusu olduğu gibi, bir fikrin taraftarlarının da imtihanları söz konusudur. Kendini bir tarafın içinde bulan ferdin işi daha zordur. Grup dayanışması nefse daha kolay gelir. Bu esnada vicdan artık yalnız değildir. Bir grup vicdanı(!) devreye girer. Ferdin grup içinde vicdanıyla başbaşa kalması ve ona göre adım atması daha da güçleşir. Sağlıklı bir istişare alt yapısı olmayan grupta kaybetmek ise daha kolaydır ve yıkıcı etkisi daha kapsayıcıdır.
Mahalli meşveretlerde çözüme kavuşamayan meseleler neticede illerde, bölgelerde ve en nihaî olarak da, umumî meşveretlerde çözülür. Bir konu umumî meşverete gelmişse, onun vereceği neticeye de rıza lâzımdır.
İşin dikkat çeken noktası da, umum meşveretin verdiği kararı, ‘karar, baş göz üstüne..’ diyerek kabul etmek, yüksek bir cesaret ve kazanma göstergesidir.
‘Şöyle ya da böyle; neticede umum meşveret konuya karar verdi, artık ileri geri konuşmanın bir anlamı yok, nefsimizi dizginleyip, kaldığımız yerden, meşrû kabul edilen arkadaşlarla hizmetlerimize devam etmeliyiz’ demek, istişare ruhuna yakışan ve çok kazandıran, büyük ruhlu insanların bir adımıdır.
Kolay mıdır? Değildir. Nefse ağır gelir.
Ama zaten çok kazanmak da kolay değildir.
Allah, nefis ve enaniyetlerimizi terbiye ederek, hakkın hatırını âli tutan adımlar atmamızda bizlere yardım etsin, inşallah.