eriye dönüp bir bak yaşadığın yıllara...
Ne nimetler serilmiş gelip geçtiğin o yollara...
Kim verdi, kim gönderdi bunca nimeti...
Kim?
Midene ihtiyacı ve iştihayı...
Diline zevki...
Damağına lezzeti...
Kim verdi?
Kim?
Kim verebilir ki;
Rabbinden başka?
***
Seni anlarsa, bir Rabbin anlar...
Gayrısı yalan anlar...
Seni bilirse, bir Rabbin bilir...
Gayrısı yalan bilir...
Seni severse, bir Rabbin sever...
Gayrısı yalan sever...
***
Yer O’nun, gök O’nun...
Dün de bugün de,
Ne verdiyse hepsi O’nun...
Ve hâlen vermeye devam ediyor...
Kesintisiz sunuyor her nimeti...
Neye ihtiyacın varsa esirgemiyor senden...
Veriyor, hep veriyor...
Hem de hiçbir zaman geciktirmeden...
Sadece bir şükür bekliyor...
Bir ŞÜKÜR...
İçten ve samimî, dünyalara bedel bir hamd, bir şükür...
Nimetleri O’ndan bilmeni istiyor ve bekliyor...
Hepsi bu kadar...
O kadirşinas, kıymet bilen kalbi...
Ve daha nice hassas duyguları da,
O vermiş sana zaten...
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı olur da...
Böyle harika bir insan olarak yaratılmanın karşılığı olmaz mı?
Bunu bilirsin sen...
İstersen bunu geç olmadan bir düşün sen...
Bulacaksın aradığın sorunun cevabını...
Dolduracaksın içindeki boşluğu o zaman...
Hayatından eksik olan ne ise, onu fark edeceksin hemen...
Yoksa başka türlü geçmez bu gönül darlığı...
Şükür penceresinden bakmayan bir kalbin sızısı dinmez...
Dinmez hiçbir zaman...
Arama beyhude başka yerde...
Derdi veren Allah, dermanı da vermiş...
Duygularının yönünü kendine yöneltmiş...
Ancak sinsi düşmanlar, levhaların yönünü değiştirmiş...
Gayret et, az bir çabala…
Oynanan oyunların farkına varacaksın...
Temiz bir kalbin yolu Allah’a varır, Allah’a çıkar…
Bunu sen de göreceksin...
Hasretin, kederin, acın ne varsa, kalbinin derinliklerinde yaşadığın...
Onların cevabını orada bulacaksın...
Bu dünyada niçin var olduğunu,
Ve niçin yaşadığını o zaman anlayacaksın...
Ebedî huzuru ve ferahı orada bulacaksın...
O zaman anlayacaksın...
Hayat denilen sırrı...
Ve...
Gazete sayfalarındaki bulmacaları çözmekten daha önemli sırlar olduğunu,
O zaman anlayacaksın...
Ömür denilen biricik ve en değerli sermayen üzerinde ne oyunlar oynandığını,
O zaman anlayacaksın...
Ve ne dolaplar döndüğünü,
Şeytan ve nefsin işbirliğiyle senin için ne tuzaklar hazırlandığını
O zaman göreceksin...
***
Seni anlarsa, bir Rabbin anlar...
Gayrısı yalan anlar...
Seni bilirse, bir Rabbin bilir...
Gayrısı yalan bilir...
Seni severse, bir Rabbin sever...
Gayrısı yalan sever...
***
Uykuda olanın kendine faydası yok…
Ama uyanan öyle mi?
Biri fark etti mi yangını
O uyarır ve o uyandırır herkesi...
Toplum içinde de bu böyle...
Hep bir kişinin uyanışı ve ayağa kalkışı ile başlamıştır her şey...
Niye o uyanan ve uyandıranlardan biri de sen olmayasın?
İşte o zaman çektiğin derde değecek...
Bir damla iken sen buharlaşıp uçmayacaksın...
Ummanlara, denizlere varacaksın...
Aslına kavuşacaksın...
O beyazlardan daha beyaz ve saf olan ilk haline varacaksın...
Yoksa...
Yoksa...
Kalbinin sızısı, ağrısı hiç bitmez...
Onun devası O’nda...
Rabbinden başka yerde dinmez...
Başka yerde boşuna arama...
Yorgun düşersin sonunda...
Olan sana olur...
Yazık değil mi şu güzel ve nazenin ömre?
Bizden hatırlatması...
Bizden söylemesi...
Gayrı artık sen bilirsin...
***
Seni anlarsa, bir Rabbin anlar...
Gayrısı yalan anlar...
Seni bilirse, bir Rabbin bilir...
Gayrısı yalan bilir...
Seni severse, bir Rabbin sever...
Gayrısı yalan sever...
***
Niye anlamaz insan, niye çözemez bu bilmeceyi?
Bütün dünya onun olsa; gamı, kederi niye bitmez?
Niye gönül susuzluğu dinmez bu insanın?
Belli cevabı, belli...
Dikkat ey insan!
Peşindedir şeytan...
***
Ey insan!
Bak, neler vermiş sana Yaratan...
Bir nefes hava mı?
İşte burnunun önünde...
Görmek mi istiyorsun? Hay hay...
Güneş, kapında ışığıyla gözlerinin önünde her sabah...
İşitmek mi istiyorsun? Hay hay...
Kulağının yanı başında sesler...
Konuşmak mı istiyorsun?
Hava dudaklarının önünde...
Yürümek mi istiyorsun?
İşte yer, işte sakin zemin...
Her şey emrine amade...
Daha ne istiyorsun?..
Kapında bekliyor hizmetçiler...
Bir bebek gibi karşılanıyor her ihtiyacın...
Hatta öyleleri var ki...
O nimetlerin her biri,
Sen daha onları bilmezken verilmiş...
Hayat gibi, ruh gibi, akıl gibi, kalb gibi...
Ana gibi, baba gibi...
Çevrendeki dost, kardeş akraba gibi...
Neye ihtiyacın var ise, hepsi eksiksiz verilmiş...
Sana hayatı veren o hayata ne lâzımsa hepsini vermiş...
Bir bak içinde yaşadığın şu dünyaya...
Her şey sana göre...
İhtiyacına göre düzenlenmiş her şey...
Sen istemeyi bile bilmezken, istemek duygusu verilmiş sana...
Kim vermiş bunları?
Kim dizmiş bu nimetleri?
Kim sermiş bu sofraları?
Kim acaba, kim?
Bir gün olsun merak etmeyecek misin?
Bir gün olsun bu soruyu sormayacak mısın?
Cevabını arayıp bulmayacak mısın?
Kim bizi böyle nimetlerle perverde eden...
Sonsuz bir rahmetle, şefkatle ve sevgiyle yaşatıp,
Büyüten, besleyen ve koruyan kim?
Ne varsa sende olan...
Bil ki hepsi ondan...
***
Bir gün olsun düşündün mü hiç?
Vaktin oldu mu acaba?
Bu ince tedbiri benim için alan kim diye?
Vaktin oldu mu hiç?
Olmadıysa eğer, çok yazık...
Neyse, bir fırsat daha var nefes alıp verdiğine göre...
Kaçırma bir gün olsun şu fırsatı...
Ne olur, kaçırma!..
***
Seni anlarsa, bir Rabbin anlar...
Gayrısı yalan anlar...
Seni bilirse, bir Rabbin bilir...
Gayrısı yalan bilir...
Seni severse, bir Rabbin sever...
Gayrısı yalan sever...
***
Geriye kalıyor bir ölüm...
Rabbinle olduktan sonra, bu hayatı onun için yaşadıktan sonra...
Ölüm de hoştur, ömür de hoştur...
Yoldaki bir tepeciğin seni bunaltmasına izin verme...
Daha önünde aşacağın çok dağlar var...
Unutma; engeller aşmak içindir, takılmak için değil...
‘Bittim’ dediğin yerde, ‘yettim’ diyen var unutma...
Unutma; senin ümidin var...
Tövbeni kabul eden, günahlarını affeden Rabbin var...
Şeytan isyan etti; kibre, gurura girdi...
Tövbeye yanaşmadı, nefsi onu azdırdı...
Ümidi unuttu ve sonunda belâyı buldu...
Kendi etti, kendi buldu...
Onu azdıran nefis, bizde de var...
Biz de o imtihanın içindeyiz, ama
Rabbimiz var...
Kur’ân’ımız var...
Rehberimiz, kılavuzumuz, önderimiz,
Sevgili Peygamberimiz (asm) var...
Biz asla yalnız değiliz...
***
Seni anlarsa, bir Rabbin anlar...
Gayrısı yalan anlar...
Seni bilirse, bir Rabbin bilir...
Gayrısı yalan bilir...
Seni severse, bir Rabbin sever...
Gayrısı yalan sever...
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…
BİR ŞİİR
Hüzün
(...)
Ama işte hakikat ebedîdir,
Yaşarsa bir kimse ondan bîhaber
Âlemde ömrünce gafil kişidir.
Allah soruyor, cevap vermek ister.
İyi ki ağlamışım ara sıra,
Elimde kalan servet bu dünyada...
- Alfred de Musset
Çeviren: Cahit Sıtkı Tarancı
BİR SÖZ
Dikenden gül bitiren Allah,
Kışı da bahara döndürebilir...
Serviyi hür bir halde yücelten Allah,
Kederi de sevince değiştirebilir...
- Mevlânâ
BİR NÜKTE
“Erkek adam ağlar mı?” dediler...
“Erkek adam günahlarına ağlar” dedim...
- Selçuk Yıldırım
BİR HAZIR CEVAP
Sokrates’e sormuşlar:
“Dünya ayaklarınızın altında olduğu halde, neden almıyorsunuz?”
“Almak için” demiş, “eğilmek gerekiyor da ondan...”
- En büyük öğretmenden
SAADET ASRINDAN BİR HATIRA
İlim öğrenmek
Hz. Peygamber (asm) bir gün Kuba Mescidi önünde on kişinin ilim öğrendiklerini görür. “İstediğiniz kadar ilim öğrenin, vallahi onları uygulamadıkça öğrendiğiniz ilmin hiçbir faydasını göremezsiniz.” buyurur. Buyurmakla kalmaz her söylediğini önce kendisi yaşar sonra söylerdi.