"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Üniversite özerkliği ve siyaset

Ahmet BATTAL
24 Mayıs 2025, Cumartesi
“Kazanan her şeyi alır” kuralı ile hareket eden AKMHP koalisyon iktidarı, 15 Temmuz sonrasında ortaya çıkan puslu ve sisli havanın da yardımıyla KHK’lar sürecini başlattı ve devletin çivileri birer ikişer söküldü. Şimdiki gacırtılar bunun eseri.

Bu kapsamda bir gece yarısı operasyonuyla rektör seçimleri de kaldırıldı ve YÖK teklifiyle atama usulüne geçildi. (YÖK teklifi işin perdesi idi zira YÖK de sarayın işaret ettiğini teklif edecekti ve ediyor).

Geçen yıllarda AYM bu KHK’leri “kanunla düzenleme gerekir” diyerek ve haklı olarak iptal etti.

Sıra o kanunları yapmaya geldiğinde yani şimdilerde AKMHP koalisyonu benzer kuralları kanuna koymaya çalışıyor. Yani şeklen AYM’nin dediği oluyor. 

Ancak rektör seçimleri açısından işin rengi farklı. 

Bize göre rektör seçimlerinin, eski tecrübelerden de faydalanılarak ıslah edilmek suretiyle yeniden getirilmesi gerekir. 

Apartman yöneticisini seçen, muhtarını seçen, belediye başkanını seçen bir milletin en birikimli kesimi olması gereken öğretim üyelerinin kendi üniversitelerinde rektörü seçemeyeceklerini düşünmek her şeyden önce demokrasiye ve öz yönetim fikrine ihanettir. 

Rektör seçimi aynı zamanda Anayasa’daki üniversite özerkliğinin de bir sonucu. Dolayısıyla AYM’nin, rektörlerin cumhurbaşkanınca atanmasını öngörecek olan kanunu iptal etme ihtimali de var. 

Ama saray iktidarı meseleye Anayasa, hukuk, demokrasi, özerklik gibi kavramlarla bakmıyor. Sadece hâkimiyet ve hükümranlık alanını genişletmekle meşgul.

Nitekim CHP’nin Yükseköğretimden Sorumlu Millî Eğitim Gölge Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Armağan Erdoğan, konuyla ilgili açıklamasında teklifin gerekçesinde üniversite özerkliğine dair hiçbir ifadeye yer verilmediğine de dikkat çekiyor:

“Rutin bir işlemmiş gibi ‘Diğer kamu yöneticilerinin atama usulleriyle uyumlu’ olması için rektör atamalarının da Cumhurbaşkanı tarafından yapılmasını amaçlıyor.

Bu gerekçe, üniversitelerin anayasal statüsünü göz ardı eden bir yaklaşımı sergiliyor. Oysa 12 Eylül askerî darbesi sonrasındaki ortamın koşullarını yansıtan 1982 Anayasası bile üniversitelerin bilimsel özerkliğini güvence altına almıştı. Üniversiteler herhangi bir kamu kurumu olmadığı gibi, rektörler de herhangi bir kamu kurumu yöneticisi değillerdir.”

Üniversite sayısını arttırmak yönünden rakamsal bir başarı sergilemiş gibi görünen ama aslında bütçeden bir hocanın aldığı payı üç hocaya dağıtan ve böylece öğretim elemanlarını iktisadî fakirliğe iten iktidar, kalite yönünden de başarısız.

Başarı eksikliği, iktidarın üniversiteleri herhangi bir kamu kurumu ve binası gibi görmesinin sonucu.

Rektörlerin atanma sistemi ve süre gibi yönlerden bir güvencesinin olmaması, onları cumhurbaşkanı ile gelip gidecek olan üst düzey idarî memurlar gibi gören çarpık bakıştan kaynaklanıyor. 

Bugün üniversitelerde “muhalif seslerin” ve “muhalif simaların” neredeyse sıfırlandığı ve böyle görünen az sayıda kişinin de fiilen kriminalize edildiği açık.

Böyle olunca da “barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” hakikatinin üniversitelerde bir karşılığı kalmıyor. 

Tek tip, birbirini tekrar eden, “evet efendim”ci bir anlayış, Saraydan ve atayandan başlayarak rektörlere ve oradan dekanlara uzanıp gidiyor. 

Bu yerel tabloya bir de uzaktan bir örneği, Erdoğan’la artık “dost” olan Trump’ın ABD’deki üniversitelerle ve bilhassa Harvard Üniversitesi ile girdiği polemikleri ekleyince mesele daha da netleşiyor. 

Aaah didar-ı hürriyet…

Okunma Sayısı: 1256
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mert

    27.5.2025 07:54:33

    Rektör seçimle gelince seçilen rektör demokrat mı olacak. Şubat süreçlerinde seçilen rektörlerin neler yaptığını da gördük. Üniversite de seçimin olması oranın daha çok bilimselliğe katkı sunacağı memelekete demokrasi örneği olacağı anlamına gelmez diye düşünüyorum.

  • Yağmur Darendeli

    24.5.2025 09:51:18

    Tıp fakültelerinde ise seküler inançsız bir zihniyet hüküm sürüyor. Bu kişiler de namaz kılan asistanlara ne kadar zorluk çıkarıyorlar biliyor musunuz? Ellerinden gelse namaz kıldırmayacaklar. Ve bu zümre de siyasi pozisyon olarak muhalif kanatta yer alıyor.

  • Yağmur Darendeli

    24.5.2025 09:49:17

    İlahiyat fakültelerinde mealci olarak bildiğimiz yapılaşma öyle bir kadrolaşıyorlar ki ellerinden gelse kendilerinden başkalarına söz hakkı vermeyecekler. Ellerinden gelse ehli sünnet hocaları fakültelerden atacaklar. Ve bu mealci tayfa siyasi olarak muhalif bir pozisyonda duruyor.

  • Yağmur Darendeli

    24.5.2025 09:47:21

    Muhaliflerin üniversitelerde tamamen saf dışı edildiği iddianız tahkike muhtaç görünüyor hocam. Zira tıp ve ilahiyat fakülteleri muhalif kadrolarla dolu durumda.

  • S.topuz

    24.5.2025 03:44:34

    "Zaman-ı sâbıkta revabıt-ı iç-tima' (Toplumun manevî bağ-ları) ve levazım-ı taayyüş (Ha-yatî ihtiyaçlar) ve fevaid-i me-deniyet (Medenî ve şehirlileş-menin faydaları) o kadar te-kessür ve teşa'ub etmediğin-den (Çoğalıp şûbeleşmediğin-den), bazı kalil (Az) adamların fikri, devletin idaresine yarı kâfi gibi idi. Amma bu zaman-da revabıt-ı içtima' (Sosyal bağlar) o kadar tekessür et-miş (Çoğalmış) ve levazım-ı taayyüş (İnsanca yaşamanın ihtiyaçları) o derece taaddüd etmiş(Artmış) ve semerat-ı medeniyet(Medeniyet nî'met-leri) o kadar tefennün etmiş (Çeşitlenmiş ve çoğal-mış) ki, ancak yalnız kalb-i millet hük-münde olan meclis-i meb'u-san ve fikr-i ümmet makamın-da olan meşveret-i şer'î ve seyf(Kılıç) ve kuvvet-i mede-niyet menzilinde bulunan hür-riyet-i efkâr(Fikir hurriyeti) o devleti taşıyabilir. Ve idare ve terbiye edebilir. Bu hakikata misal; eski hükûmet-i müste-bide(Baskıcı, zorba hükûmet), yeni hükûmet-i meşrutadır (Şarta bağlı seçilmiş hükû-met).Bediüzzaman, Divan-ı Ör.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı