"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Mu’cizeler ve âcizeler (1)

Şemseddin ÇAKIR
22 Eylül 2023, Cuma
Bilinmesi gereken çok önemli gerçeklerden biri de, âcizelerin mu’cizeleri anlayamadığıdır.

Mucize, Allah’ın (cc) elçisini fiilî tasdikidir. Yani peygamberliğin bir ispatıdır, hatta hayat dahi bir mucizedir.

Onun için, Recaizade Mahmut Ekrem der ki:

“Bir kitabullah-ı âzamdır seraser kâinat, 

Hangi harfi yoklasan manası hep Allah çıkar.”

Fakat insanların kahir ekseriyeti bu hakikati idrakten acizdir. 

Mesela o kadar müşrik, akla hayale gelmez entrikalarla Fahr-i Cihan Efendimiz’i (asm) engelleyebildi mi? Onlarca zehir Bediüzzaman’ı öldürebildi mi? Nemrut, Güneş’i batıdan doğdurabildi mi? Bektaşi bile demiş ki: “Hep Allah’ın dediği oluyor.” 

Âcizler ise, değil bu mucizenin benzerini yapmak, idrak dahi edememektedir. Onun için:

“İdrak-i maâlî bu küçük akla gerekmez,

Zira bu terazi o kadar sıkleti çekmez.” denilmiştir. 

Bir de işin içine cehalet girerse ayıkla pirincin taşını. Onun için de: “Cahile laf anlatmak köre renk tarif etmekten zordur.” denilmiştir. Yine, “Ey cehalet, sen bir püsküllü belasın, nerde felaket işte sen ordasın.” diye de cehaletten şikayet edilmiştir.

Şair Ziya Paşa: 

“Nâdanlar eder sohbet-i nâdanla telezzüz,

Divanelerin hemdemi divane gerektir.” diye bu işin zorluğunu, yani, cahile laf anlatmanın deliye akıl vermek gibi zor olduğunu ifade etmiştir.

Bediüzzaman, Kur’ân’daki tekrarât mucizesini idrak edemeyen birinin durumunu şöyle tarif eder: “İşittim ki, en dehşetli ve muannid bir zındık, Kur’ân’a karşı su-i kasdını, tercümesiyle yapmaya başlamış ve demiş ki: ‘Kur’ân tercüme edilsin, ta ne mal olduğu bilinsin.’ Yani lüzumsuz tekraratı herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehşetli bir plan çevirmiş.

Fakat Risale-i Nur’un cerhedilmez hüccetleri, kat’î isbat etmiş ki, Kur’ân’ın hakiki tercümesi kabil değil, ve lisan-ı nahvî olan lisan-ı Arabî yerinde Kur’ân’ın meziyetlerini ve nüktelerini başka lisan muhafaza edemez ve her bir harfi on adetten bine kadar sevap veren kelimat-ı Kur’âniye’nin mucizane ve cemiyetli tabirlerinin yerini beşerin adi ve cüz’î tercümeleri tutamaz, onun yerinde camilerde okunmaz diye Risalei’n-Nur her tarafta intişarıyla o dehşetli planı akim bıraktı. (On Birinci Şua, Onuncu Meselenin Hatimesi)

Fakat o zındıktan ders alan münafıklar, yine şeytan hesabına Kur’ân güneşini üflemekle söndürmeye, aptal çocuklar gibi ahmakane ve divanecesine çalışmaları hikmetiyle bana gayet sıkı ve sıkıcı ve sıkıntılı bir hâlette bu Onuncu Mes’ele yazdırıldı tahmin ediyorum. (On Birinci Şua)

Okunma Sayısı: 1867
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı