“Çocuklara ve gençlere daha kalıcı, daha eğlenceli, yaratılışlarına daha uygun bir eğitim vermek mümkün müdür?
Çocuklar ve safî zihinleri için en güzel eğitim metodu nedir?’’ sorularıyla yola çıkmak istiyorum. Burada bahsettiğim eğitim; insanlığa hayırlı evlat yetiştirmek üzerine olacaktır. Ancak burada hayırlı, bilinçli, iradeli, akıllı nesiller yetiştirmek için ebeveynlerin de kendilerini, nefislerini, iradelerini eğitmeleri gerektiği ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Müslüman olarak yaşamak sorumluluk ve sürekli öğrenme gerektirir.
Aile ilk eğitim ve terbiyenin verildiği, toplumu oluşturan çok kıymetli bir kurumdur. Araştırmalar göstermiştir ki 0-6 yaş çocukların karakter ve kişilik gelişiminin oluştuğu yaştır. Yani çocuğun anne, babasından, yakın çevresinden aldığı, öğrendiği ne ise topluma onu katacaktır. Aile arasında, sokakta, okulda etkileşim halinde olan çocuklar birbirlerine ailelerinden öğrendikleri iyi-kötü ne varsa aktaracaktır. Aile, eğitim zincirinin en küçük halkasıdır.
“Oku!”1 emri ile nâzil olmaya başlayan kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’in bizlere bir şeyler iletme, öğretme metodu dikkat edilirse kıssalardır, bunlar Peygamber hayatlarından örnekler veren tarihî kıssalardır. “Biz bu Kur’ân’ı sana vahyetmekle [başka konular yanında] en güzel kıssayı da anlatıyoruz. Gerçek şu ki, sen daha önce bunları bilmiyordun.”2 ayetiyle de kıssaların önemi açıkça ifade edilmektedir. İnsan merkezli ve ihtiyaca en uygun ilkeleri barındıran fıtrî hitabı biz Kitabımızdan öğreniriz. Bunun tamamlayıcısı da şüphesiz Peygamber Efendimizin (asm) sünnetidir. Allah, âlem, din, insan, ibadet, ahlâk, duygu eğitimi, sosyal hayat, tarih ve medeniyet, ahiret gibi birçok konuda hadisler yoluyla doğru bilgi alır ve nasıl hayırlı insanlar olacağımızı öğreniriz. Efendimiz de (asm) bir şeyler öğretirken diğer eğitim ilkeleri yanında Kur’ân’da yer alan kıssaları kullanmıştır. Peygamberimizden (asm) öğrendiğimiz bir diğer konu da nasıl eğitim vermemiz gerektiğidir. Buyurmuşlardır ki: “İnsanlar iki gruba ayrılır: Öğreten ve öğrenenler. Bu ikisinin dışında kalan kimselerde hayır yoktur”3 Bu bilinçle aileler her iki tarafta da olmak için çabalamalıdır.

Aileler de onun kullandığı bu yöntemleri anlayıp öğrenmeli, çocuklarının ve kendilerinin eğitiminde uygulamalıdır. Uygulanması gereken ilk kural, “Zorlaştırmamak, kolaylaştırmak; müjdelemek, nefret ettirmemek” olmalıdır. Böylece çocukları, gençleri kendi safımıza çekmek kolaylaşacaktır. Peygamber Efendimizin (asm) eğitim metotlarından bazılarını aşağıda özetlemek istiyorum.
Peygamber Efendimizin (asm) eğitim metodu insanlığa İslâm dinini öğretmek için en uygun yöntemdi. Çünkü o Allah’ın dinini anlatan bir rehber ve elçiydi. Buna bir hâdise ile örnek vermek istiyorum. Râfî bin Amr (ra) şöyle anlatır:
Ben çocukken Ensâr’ın hurma ağaçlarını taşlardım. Bu sebeple beni tutup Peygamber Efendimize (asm) götürdüler.
Allah Rasûlü (asm) bana: “Yavrucuğum! Hurma ağaçlarını niçin taşlıyorsun?” diye sordu.
Ben: “Yâ Rasûlallah! (Açtım) yemek için taşladım.” dedim.
Fahr-i Kâinât (asm): “Bir daha taşlama! Altlarına düşenlerden al, ye!” buyurdu ve başımı sıvazladı. Daha sonra da: “Allah’ım! Onun karnını doyur” diye bana dua etti.4
Görüldüğü gibi Efendimiz (asm) burada kızmak, öfkelenmek, yapma demek yerine tatlı bir dil ile çocuğa yaklaşıyor ve yalnızca ne yapmaması gerektiğini değil alternatif göstererek ne yapabileceğini de anlatıp yol gösteriyor.
Yaratılan her insan değerlidir. Öğrenme süreci anne karnında başlar. Bebek burada da duyar, duyguları hisseder, ailesini tanımaya başlar. Bu andan itibaren aileler çocuk tarafından örnek alınmaya başlar, bebek ne görürse taklit eder. Yani ebeveynlerin nasıl yaşadığı çok önemlidir. Efendimiz de (asm) yaşayışıyla örnek olurdu.
İnsan yaratılışı gereği soyut olandan çok, somut olanı görmek eğilimindedir. Tasvir etmek, gözünde canlandırmak ister. Kıssalar da anlatım şekliyle, merak ve heyecan uyandırmasıyla, ders ve öğüt vermesiyle, en önemlisi duygulara hitap etmesiyle çocukların ve ileriki yaşlarda olan herkesin dikkatini çekecek potansiyeldedir. Said Nursî de özellikle Küçük Sözler’de kıssalarla anlatım yapmaktadır. Onuncu Söz şu ihtarla başlar: “Şu risalelerde teşbih ve temsilleri hikâyeler suretinde yazdığımın sebebi, hem teshil, hem hakaik-ı İslamiye ne kadar makul, mütenasip, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin manaları, sonlarındaki hakikatlerdir. Kinâiyat kabîlinden yalnız onlara delâlet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakikatlerdir.’’
Görüldüğü gibi kıssalarla insanın kalbine, aklına, hislerine aldığı pay daha çok artmaktadır. Hoşgörü, sabır, merhamet, doğru sözlü olma, kardeşlik, adalet, sadakat gibi birçok olumlu davranış ve duyguyu çocuğa öğretmede kıssalar heyecanı diri tutan etkili bir yöntemdir. (Genç Yaklaşım, Eylül 2022 sayısından alınmıştır.)
Dipnotlar:
1- Alak Suresi: 1.
2- Yusuf Suresi: 3.
3- Taberânî, 1985: 10. 201.
4- Ebû Dâvûd, Cihâd, 85/2622; İbni Mâce, Ticârât, 67.