"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kimliksiz veya yanlış kimlikle eğitilmiş gençlik üzerine…

Şükrü BULUT
30 Eylül 2022, Cuma
Pedagogların, ahlâkçıların ve eğitimcilerin en fazla medar-ı bahis ettikleri “kimlik” meselesi, bildiğiniz üzere çok su götürür.

Batının “identitet”, bizim ise daha çok “şahsiyet” kelimesiyle ifade ettiğimiz bu kelimenin müşahhas bir tanımı olamayacağını siz de biliyorsunuz. Milletlerin ve kültürlerin farklı bakışları kadar; insan karakterini, tabiatını ve ahlâkını araştıran ilimlerin de tarifleri çeşitlidir. Şu bir gerçek ki; Allah yarattığı her şeyi farklı bir kimlik ile yaratmıştır. Yalnızca insanlar ve hayvanlar değil; bitkiler, ağaçlar, tek hücreliler, bakteriler ve nihayet atom altı parçacıklara kadar her şey diğerinden farklı bir kimlik ile yaratılmıştır. İlim ilerledikçe; kimlikte kullanılan uzuvlarımız, farklılıklarımız ve diğer canların parçacıkları çoğalarak ayrışıyor…

Allah Kur’ân-ı Kerim’de insanı diğer yaratılmışlardan üstün yarattığını söylüyor. Genel olarak insan kimliği diğer kimliklerden ayrılıyor. Daha sonra Yaratıcı insanlara, kimlik veya din olarak İslâm’ı seçtiğini haber veriyor. Elbette “İslâm” kelimesi Âdem (as) babamızdan son peygambere kadar gelen bütün hak dinleri ihtiva eder. Fakat en son peygamber Hz. Muhammed (sav)’in bütün insanlığı,temsilen geçmiş zamanları ve mekânları kapsaması, kimlik olarak bize son mertebeyi gösteriyor. Biz Müslümanlar; İslâmiyeti, dışımızdaki tabiatın ve kâinatın yaratılışındaki FITRAT kanunu olarak bilir ve öyle iddia ederiz. Bize göre örnek insan da Hz. Muhammed (sav)’dir.

Kimliği, Yaratıcının; parçadan bütüne, yarattığı her şeyin üzerine mührünü vurması olarak da kabul edebiliriz. İlmi, kudreti, zenginliği, mahareti, iradesi ve merhameti sonsuz olan bir Yaratıcı’nın bütün yarattıklarının üzerine bir taraftan ismini yazdığını görürken; diğer taraftan yaratılanın orjinal tek nüsha olduğunu, yarattığının üzerine işlediği nakışlarından anlıyoruz. İşte bu farklı ve yalnızca o zerreye, bitkiye, hayvana, moleküle veya insana ait nakşa “kimlik” diyebiliriz.

Yaratıcıya, cehaletlerinden ve inatlarından dolayı inanamayanların neden kimlik düşmanlığı yaptıklarını buradan anlayabiliyoruz. Yaratıcıya ait nakışları ve sanatları inkâr ederek Yaratıcının olmadığını iddia ediyorlar. Ve hatta bazı asi ve maskara derecesinde cahil olanlar, kendilerinin de yaratıcı olabileceklerini iddia ile bütün kimlikleri sıfırlama peşine düşmüşler. Buna “eşitlik(!)” diyotlar. Bazıları bütün cinsiyetleri eşitlemeye kalkışarak cinsiyetleri reddediyorlar. Yalancılıkla, hokkabazlıkla ve rüşvetlerle bazı genç erkeklere sokulup cinsiyetlerinin “kadın” olabileceğini kulaklarına fısıldıyorlar. Veya tam aksini… İşçiye gidip patron olduğunu, talebeye profesör olduğunu, kiracıya mülk sahibi olduğunu, bazen de cahile âlim olduğunu telkin edebiliyorlar… Buradaki temel paradigmalarının; Yaratıcıyı inkâr, onun kanunlarına itiraz ve hatta yaratılışın kanunlarını değiştirmeye teşebbüs ile tüm zamanların en adi maskaralığını ilân ediyorlar.

Bahsettiğimiz “Yaratıcıyı inkâr ile” kimliğe karşı çıkışı, tamamen dinsizlik kategorisine dâhil ediyoruz.

Bir de; dinsizliklerini gizleyen münafık Marksistlerin, dolaylı bir kimlik karşıtlıklarıyla muhatap oluyoruz. Bu da kendi arasında üçe ayrılıyor. Birincisi; hâkim cereyanın hükmünü devam ettireceğini telkin ile bazı safdil Müslümanları korkutarak kimliksizliğe veya resmi kimliğe yönlendiriyorlar; ülkeyi ve dünyayı yönetenlerin yaklaşımları, dünya görüşleri ve estetikleri buradaki doğru olmayan bir kimliği isimlerde, giyim/kuşamda ve zevklerde geçici olarak ortaya çıkarır.

İkincisi ise; daha çok çocuğunun dünyevî geleceğini önceleyen anlayışın kimliğidir ki, bu da seve seve galiplerin veya hâkimlerin yürürlükteki kimliklerini menfaat için beslemeyi savunur.

Üçüncüsü ise tamamen görenek belasına kapılarak çocuğuna ya sahip çıkmamaktan ya da onu yanlış yönlendirmekten ortaya çıkan bir başka yanlış kimliktir. Bu sonuncuyu, “KİMLİKSİZLİK” kategorisine de alabiliriz. Zülfüyare dokunmamak için, mevzuyu müşahhas örneklerle açıklamak istemiyorum. Fakat bu dehşetli “Yanlış kimliklere yönlendirme” hareketinin –Cumhuriyetin ilk 28 senesini mevzuya dâhil etmezsek– 12 Eylül 1980 tarihiyle birlikte ülkemizde bir plan-proje dâhilinde uygulandığını, millet olarak sonradan anlıyoruz. Türkiye’nin arkadan zehirli hançer ile aldığı darbe, sahneye çıkarılmaya başlanan Siyasal İslamcılar, din kisvesi altında dinî kimliklere yapılan operasyonlar, korku ve menfaat ile dizayn edilen siyaset ve cemiyet…

İnşaallah devam edeceğiz.

Okunma Sayısı: 1557
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hasan

    5.10.2022 23:50:18

    Tamamen doğru tespitler. Bir eğitimci olarak burada ifade edilen tespitleri aynelyakin müşahede ediyoruz maalesef. Bunlarla birlikte ahlâk kanadında da haliyle sıkıntılar meydana geliyor. Gençler hedefleri olmaksızın yetişiyorlar, büyüklerine karşı saygı göstermiyorlar vesaire vesaire. Rabbim ıslah etsin inşaallah. Amin.

  • Nisan

    3.10.2022 22:04:31

    Kimliğini unutan, benimsemeyen, kendine hatırlatmayı ve öğretmeyi ihmal eden kimse, en ufak bir esintide yıkılabilir.

  • Aykan

    30.9.2022 17:16:46

    Fıtrata dönmek temennisiyle, kaleminize sağlık.

  • Hüseyin T

    30.9.2022 14:10:14

    Ontolojik olarak birbirinden farklı olmakla beraber ademoğlu tarihin coğrafyanın kültürün geleneklerin dini olusumların siyasal sistemlerin genetik kodların etkisi altında bulunuyor ... Bu faktörlerin her biri cüzi iradeyi etkileyen ferdin önüne konulan gizli ve örtük ajandalara angaje olması istenen ezberletilmiş verilerle adaptasyon süreçleri ile arzulanan ideal toplumlarını istedikleri biçimde şekillendirme çabasında ve hedefindedirler... İdeolojik yapılar amaçladıkları sistemleri model nesillerini inşa etmek için fıtrat dinlemezler.. Biyolojik sistemleri bozarlar maddiyatçı ruhsuz kontrol edebildikleri toplum isterler . İnsanın fabrika ayarlarını ve ilahi yazılımı bozarlar.. Ademoğlu fabrika ayarlarına dönmedikce keşmekeşten kaostan buhrandan fani cennetin içinde fena cehennemi yaşamaktan kurtulamayacaktir ...

  • Hikmet

    30.9.2022 13:20:54

    Kimlik ile yaratılışın ve tabiatın bu ilişkisini daha önce hiç düşünmemiştim, teşekkür ederim.

  • Osman

    30.9.2022 13:04:36

    Kimlik çok önemli Zor bir konu Hakim güçler ve onların hokkabazları olan devletler bunu istiyor Fakat Özgür ruhlar Ferd olduğunun farkına varanlar Bundan kurtulur Kimlik sahibi olur Mevcut dünya düzeni değişmelidir

  • S.topuz

    30.9.2022 05:55:44

    "...Çünki şu surette ittibaınız, milliyetinize karşı bir istihfaftır (hafife almak, küçümseme, önemsememe) ve millete bir istihzadır (alay etme, dalda geçme)!.. هَدٰينَا اللّٰهُ وَ اِيَّاكُمْ اِلَى الصِّرَاطِ الْمُسْتَق۪يمِ (Cenab-u Allah bizlere ve sizlere Hidayet versin, ve en doğu yol olan sırad-ı  müstegıme ulaştırsın)." Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar - 120

  • S.topuz

    30.9.2022 05:54:15

    "Ey bu vatan gençleri! Firenkleri (Avrupalı, batılıları) taklide çalışmayınız! Âyâ (Hayret doğrusu, acaba, nasıl oluyor), Avrupa'nın size ettikleri hadsiz zulüm ve adavetten (düşmanlık) sonra, hangi akıl ile onların sefahet (günah olan zevk ve eğlenceye düşkünlük) ve bâtıl efkârlarına (fikirler) ittiba edip (uyup) emniyet ediyorsunuz? Yok! Yok! Sefihane taklid edenler, ittiba değil, belki şuursuz olarak onların safına iltihak edip (katılıp) kendi kendinizi ve kardeşlerinizi i'dam ediyorsunuz. Âgâh olunuz (haberdar, uyanık, basiretli) ki, siz ahlâksızcasına ittiba ettikçe, hamiyet (mukaddesatı ve milletin halklarını, namus ve haysiyetini korumak davasında gösterilen özen ve ihtimam) davasında yalancılık ediyorsunuz!.. Çünki..." Bediüzzaman Said Nursi, Lemalar - 120

  • S.topuz

    30.9.2022 05:25:21

    "....ve sair zîhayatlara bir derece zabitlik mertebesiyle mükerrem etmesi ve hitabat-ı Sübhaniyesine ve sohbetine müşerref eylemesi ile fevkalâde bir makam verdiği ve bütün semavî fermanlarda ona saadet-i ebediyeyi ve beka-i uhrevîyi kat'î vaad ve ahdettiği halde, elbette ve hiçbir şübhe olmaz ki: Bahar kadar kudretine kolay gelen dâr-ı saadeti o mükerrem ve müşerref insanlar için açacak ve yapacak ve haşir ve kıyameti getirecek diye Muhyî ve Mümit ve Hayy ve Kayyum ve Kadîr ve Alîm isimleri, Hâlıkımızdan sormamıza cevab veriyorlar. " Bediüzzaman Said Nursi, Asa-yı Musa - 30

  • S.topuz

    30.9.2022 05:23:27

    "Hem madem gündüz bedahetle güneşi gösterdiği gibi; zemin yüzünde, mevsimlerin tebeddülünde küllî ölmek ve dirilmekte, perde arkasında bir mutasarrıf gayet intizamla koca küre-i arzı bir bahçe, belki bir ağaç kolaylığında ve intizamında ve azametli baharı bir çiçek suhuletinde ve mizanlı zînetinde ve zemin sahifesinde üçyüz bin haşr ve neşrin numune ve misallerini gösteren üçyüz bin kitab hükmündeki nebatat ve hayvanat taifelerini (onda) yazar, beraber ve birbiri içinde şaşırmayarak, karışık iken karıştırmayarak, birbirine benzemekle beraber iltibassız, sehivsiz, hatasız, mükemmel, muntazam, manidar yazan bir kalem-i kudret, bu azameti içinde hadsiz bir rahmet, nihayetsiz bir hikmet ile işlediği gibi; koca kâinatı bir hanesi misillü insana musahhar ve müzeyyen ve tefriş etmek ve o insanı halife-i zemin ederek ve dağ ve gök ve yer tahammülünden çekindikleri emanet-i kübrayı ona vermesi ve ..." Bediüzzaman Said Nursi, Asa-yı Musa - 30

  • Bünyamin

    30.9.2022 00:07:38

    İslam fıtrat ise, gençliğin kimliği de fıtrata en uyumluluk olmalı.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı