"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölüm düşman için silâha dönüşünce…

Şükrü BULUT
28 Mart 2022, Pazartesi
Ölümün mahiyetini anlatan o kadar güzel yazılar, hikâye ve olaylar var ki…

Belki de insanlığın şu yeryüzündeki tarihinden daha eski… Cennetten ayrılışın hirkatini tam bin sene boyunca dünyada yaşamış Âdem (a.s.) babamızın tarihi kadar gerilere gidiyor. Mahiyetini bilenler, hep onunla dost kalmışlar, yanlarından ayırmamışlar. Tıpkı Mısır azizi Yusuf (a.s.) ın ayrılık, hasret ve meşakkat dolu hayatının dünya saadetiyle yer değiştirirken, mübarek dudaklarından dökülen duası gibi… Ya Rabbi şu fani dünyada yaşamak istemiyorum… Güzellerin ebedi yurduna gitmek üzere beni öldür ve sevdiklerinin kervanına katıver, diyor Hz. Yakup’un (a.s.) biricik oğlu…

Dünyamızın yaratılışına vesile ve duasının da cennetin açılmasına sebep bildiğimiz Peygamberimizin (a.s.v) son anlarındaki duasını biliyorsunuz. Dünyada kalmakla sevgiliye ulaşmak arasında serbest bırakılan Efendimiz (a.s.v), “Ya Rabbi sana gelmek istiyorum” diyerek dostunun kolları arasından sevgiliye yükseliyor. Ölümün mahiyeti elbette yek başına anlaşılamıyor. Hayatın, hastalıkların, ihtiyarlığın, musibetlerin ve sonra kabrin, berzah yolculuğunun ve haşrin de mahiyetleri devreye giriyorlar. Dünya ve ahireti bir bütün olarak telakki edenlerin, bu müşkül bilmeceyi çözmeleri daha kolay olacaktır, inancındayız.

Mahiyeti anlaşılmış ölüm hakikatinin, Allah düşmanlarına bir silâh olarak doğrultulması meselesi de insana çok heyecan veriyor. Allah’a olan iman ve sevgiyle düşmanın üzerine giderken, ölüm tehlikesini küçümseyen kahramanların hikâyelerini çok duymuşsunuzdur. Derisi yüzülürken düşmanlarına müstehzî tebessümünü esirgemeyen Cercis aleyhisselamdan, Mekke’de müşriklerin şehid ettikleri Zeyd bin Desine’ye kadar… Buna; hakk davasına gönül vermiş kahramanların ölümü istihkarı veya küçümsemesi de diyebiliriz. Peygamberlerin ve onları takip eden kahraman arkadaşlarının yolunu taakip eden mücedditler ve müçtehitler için de aynı şeyleri söyleyebiliyoruz.

Bu günlerde; vefat sene-i devriyesi münasebetiyle dünyamızın yedi kıtasında anılan Bediüzzaman’ın hayatında, söz konusu “istihkarın” o kadar örnekleri var ki… Çocukluğundan, ta 1960’larda Ankara önlerine geldiği zamanlara kadar… Sultanın baş mabeyninin Yıldız’daki gürlemesine mukabil takındığı tavrı bilmeyen var mı? Sonra; Selanikli dönmelerin İngilizler desteğinde 31 Mart’ta kurdukları tuzaklar… Ve kendisini ölüm ile korkutmak isteyen Divan-ı Harbi titreten meşhur müdafaası…  Birinci Cihan Harbinde Pasinler’de, Ahlat’ta, Gevaş’ta, Tatvan ve Bitlis’te ölüm ile kol kola gezerken Rusları nasıl korkuttuğunu, artık romanlarda ve hikâyelerde okuyoruz. Yine Üstadın esarette Rus Kafkas Orduları başkomutanına ölüm ile anlaşarak ayağa kalkmadığı manzaraları bize hikâye eden arkadaşlarının şaşkınlıkları… Bediüzzaman’ı ölüm ile kol kola görünce Nikola, O’nun ahirete olan imanı karşısında kendisinden özür dileyecekti… Bin bir desise ile Birinci Cihan Harbini kazanan İngilizler, Said Nursi’nin bu ölüm karşısındaki duruşuna, Hutuvat-ı Sitte bahanesiyle tertipledikleri operasyonlarda şahit olacaklardı… Osmanlı’nın yerine ikame ettikleri hükümetlerin başına, onun makamındaki gürleyişi de ölüm karşısında titreyenleri titretmişti… 

O ölümü arkadaş olarak görmüştü. Ölümden sonraki âlemin güzelliğini tarif sadedinde bazen onu bir seyahat biletine, bazen bir bineğe, bazen bir terhis tezkeresine ve bazen de kendisini ebediyyen mutlu edecek bir piyango biletine benzettiğinden, yalnızca yapması gereken vazifeleri noktasında endişelenmişti. Hak dava için yapılması gereken bitmeden ölümün kollarından berzaha geçmek istemiyordu ve bunun için Allah’a yalvarıyordu, Bediüzzaman…

Bediüzzaman’ın yolunu izleyen nice kahramanın son anlarına şahit oldum ki; ölüm ile aralarındaki arkadaşlıklarına hep imrendim. Sevdiklerinin göçtüğü beldeye uçmak üzere, heyecan içinde bekleme salonunda bekleyen yolcular gibi… Allah onlardan razı olmasaydı, onların o güzel hallerini bize gösterir miydi, hiç…

Ölümü yoldaş edinmişleri korkutmak zor olduğu kadar, onları mağlup etmek de kolay değildi. İngiliz gibi dessas bir milleti, Materyalizm gibi dünyaca büyük bir felsefeyi, tüm komünist, bolşevik ve masonları arkasına alarak Bediüzzaman’ın üzerine gidenlere o diyordu ki;

“Ey din ve ahiretini dünyaya satan bedbahtlar! Yaşamanızı isterseniz bana ilişmeyiniz. İlişseniz, intikamım muzaaf bir surette sizden alınacağını biliniz, titreyiniz! Ben rahmet-i İlâhîden ümit ederim ki, mevtim, hayatımdan ziyade dine hizmet edecek ve ölümüm başınızda bomba gibi patlayıp başınızı dağıtacak! Cesaretiniz varsa ilişiniz! Yapacağınız varsa göreceğiniz de var!”

Okunma Sayısı: 2052
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Osman

    29.3.2022 18:30:26

    Ölüm öldürülmüyor Öyleyse ona göre yaşayalım Onun gibi olmaya çalışalım Güzel düşündürücü yazı için tebrik ederim

  • Abdulcelil

    29.3.2022 07:46:02

    Evet evet evet... Yaşadığı dönem gibi; Vefatı İslam'a ve iman'a büyük hizmetler vermeye devam etmektedir

  • Hüseyin Yilmaz

    28.3.2022 20:03:48

    Nasihat istersen ölüm yeter....

  • İ. Seyda

    28.3.2022 17:34:53

    KENDİ ÖLÜMÜNÜ DÜŞÜNMEK NEDEN SAĞLIKLIDIR? (Araştırmalara göre insanların öz-değerini artırıyor) Ölüm kafeteryalarında buluşup ölüm hakkında sohbetler yapar mıydınız? Kaçınılmaz bir gerçek olarak şu anda hayatta olan herkes (sen, arkadaşların, ailen, diğer sevdiklerin) bir gün olmayacak. Peygamberimiz bir sözlerinde, “Lezzetleri tahrip edip acılaştıran ölümü çok zikrediniz” diyor. Yani aslında ölümü/ölümümüzü düşünmek bize hayatın amacını hatırlatıyor. Bir araştırmaya göre (1) günlük hayatımızda sadece yüzde 11'imiz ölümü düşünüyor. Bir anlamda “hayat” bizi çok meşgul ediyor. Oysa araştırmalara göre ölümü daha fazla düşünmenin pek çok yararı var. Psikologlar, özellikle, ölümü düşünmenin (“ölümlülük belirginliği”) insanların öz-değerini artırdığını, onları egoist ve maddeci olmaktan uzaklaştırdığını, olaylara daha esnek hale getirdiğini söylüyor.

  • Hüseyin T

    28.3.2022 13:17:00

    Denilebilir ki ademoğlunu beşeri varlık olma basamağından insan olma vasfına aşamasına ulaşmasına vesile olan yegane mevhum ölüm düşüncesidir.. Modern yaşam âdemoğlunu ölüm düşüncesinden uzak tutmak için dizayn edildi..Bu nedenle yeni imar planlarında kabristanlar yerleşim yerlerinden uzak tutuldu. Ölümü unutan ölümsüzmüş gibi yaşayan yaşam formları tür olarak çoğaldı.  Ölüm düşüncesinden  yoksun olanlar hak yemekten eline fırsat geçtiğinde her türlü melaneti işlemekten imtina etmezler.. İnsanlık tarihi bu türün çeşitli tahribatlarıyla insanlığa verdiği sayısız zararlarla doludur..  Peygamber efendimizin sık sık  kabristanları ziyaret ediniz, ölümü sık sık tefekkür ediniz ifadesi dünya hayatı için denge ve denetleme mekanizması ahiret için bir ön hazırlıktır. . Tarih boyunca nevi beşeri benden sonrası tufan veya ben yoksam isterse kıyamet kopsun anlayışıyla hareket eden ilahi sisteme zarar veren fani fena varlıklar bozguncular her zaman var olmuşlar var olmaya devam edecekler......

  • S.topuz

    28.3.2022 08:02:03

    Evet,gerçekten çok çok önemli bir husus. Hayatın MAHİYETİni  ve ölümün ne manaya geldiğini bütün his ve duygularıyla bilmek ve hissetmekle veya tabiri aherle, tam bir TAHKİKİ İMAN, Kmil İMANLA bu mes' ele ancak izah edilebilir. Ve "Amelinizde RIZA-I  İLAHİ OLMALI" emri alisine tam imtisal ile bu makama ancak ulaşılabilinir. Hazreti ADEM a.s dan Sevgili PEYGAMBERİMİZ asv  a kadar gelmiş- geçmiş bütün peygamberler ve onların yolunda gidenlerin hayatları  ibretlik hadiselerle dolu. Başlıbaşına bir kitap yazılabilecek bir konu. Ve her türlü MANEVİYAT düşmanlarına ve DESPOTLARA KARŞI DİK ve DİRİ durabilmenin " TEK REÇETESİ". Allah c.c  o KERVANA dahil olabilenlerden eylesin cümlemizi inşaallah. Allah razı olsun Hocam.

  • Hasan

    28.3.2022 07:43:10

    Ahiret hakikatini bize bu kadar güzelce anlatan üstadımız, hakikaten kendisini ölüm ile tehdit edenlerle nasıl konuştuğu çok ilginç değil mi?

  • Esma

    28.3.2022 07:40:10

    Ölümün korkutamadığı kahramana gönüller dolusu selam olsun.

  • İrfan göçmen

    28.3.2022 07:35:43

    Bugün ki Savaş ı da bir devletin ölümü yok olmayı göze alarak deccaliyete karşı açılmış bir savaş olarak görüyorum insanlık adına.

  • Sertaç Lüser

    28.3.2022 07:28:27

    Daha Genç iken kendisini medrese de sıkıştırıp üzerine yürüyenlere, minareye çıkıp şerefesinde ölüm ile arasında sadece bir adım olduğunu göstermesi ve gerçekten daha o yaşta cesareti ile ölüme bakışı miheng noktalardan. Bu hakikat canibinden Allah üstadımız dan razı olsun. Rabbim rahmet eylesin inşallah.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı