Kübra Hanım: “Baba genç veya yetişkin olsalar da kız evlatlarına bakmakla yükümlü müdür?”
Dünyadaki Cennet
Aile cennetten bir köşedir. Bediüzzzaman hazretleri aile yuvası için “insanın küçük bir Cennet’i” ibaresini kullanıyor. Yani kişinin sığındığı, içinde güzel hatıralar yaşadığı, güvenliğinden emin olduğu, dünyasını Cennete çeviren bir zemin.
Bu zeminde en önemli saadet unsuru, aile fertlerinde hükmeden ahiret inancıdır. Çünkü en yakınındaki sevdiğin anne ve babanla, eşinle, çocuklarınla, kardeşlerinle ahirette de ebedi beraber olma duygusu ve ümidi her türlü dünya sevincine bedel bir sevinçtir. “Eğer âhirete iman o haneye girse, birden ışıklandıracak. Ortalarındaki münasebet ve şefkat ve karâbet ve muhabbet, kısacık bir zaman ölçüsüyle değil, belki dâr-ı âhirette, saadet-i ebediyede dahi o münasebetlerin devamı ölçüsüyle samimî hürmet eder, sever, şefkat eder, sadakat eder, kusurlarına bakmaz gibi ahlâk yükseklenir. Hakikî insaniyet saadeti o hanede başlar inkişafa.”1
Aile yuvasında hakiki insanlık saadetinin inkişafı için Bediüzzaman Hazretlerinin zikrettiği hususları maddeler halinde tekrarlayalım:
1- Aile fertlerinin ve özellikle çocukların iman esasları ve ahiret inancı konusunda beslenmeleri, yetiştirilmeleri, gerekli imânî donanımı kazanmaları.
2- Aile fertleri arasında yaşanan muhabbet, sevgi, saygı, sevinç ve mutluluk gibi yüksek saadet kaynakları, kısacık dünya hayatı ölçeğindeki zaman birimiyle değil, pek uzun ve sonsuz bir ölçeğe sahip olan ahiret inancı çerçevesinde şekillenmelidir. Bu çerçevede feragat, fedakârlık, vefa, emniyet, güven, hürmet, şefkat, sadakat, kusurların affı gibi yüksek ahlak, kemalat ve fazilet ailede kazanılmalı ve yaşanmalıdır.
3- Aile fertlerinin helal rızıkla beslenmeleri, haramdan uzak bulunmaları, çocuklarda helal haram hassasiyetinin yerleşmesi, gelir dağılımının çocuklar arasında mümkünse adil dağılımı çocukları birbirine sevgiyle kenetleyecektir.
Çocukların Masrafları
Kur’ân ailenin ve çocuğun bütün masraflarını nafaka kapsamında babaya yüklemiştir. Bakara Suresinde geçen “mevlûdün leh”2 tabiri “kendisi için doğurulan” manasıyla babaya işaret ediyor. Sorumluluk babanındır. Kız çocuklar yetişkin de olsalar, eğer evlenmemişlerse, evleninceye kadar geçimleri babaya aittir. Evlendiklerinde bu yükümlülük kocaya geçer.
Kocası ölmesi veya kocasından boşanması halinde yeniden yükümlülük babaya geçer. Kızlar baba evine dönerler. Çalışıp kendi geçimini temin etmeye zorlanamazlar. Ancak İslamî ölçülerde çalışabileceği iş varsa ve kendisi de çalışmak isterse izin verilir.
Ergenlik çağına gelinceye kadar erkek çocukların nafakası da babasına aittir. Keza engelli, hasta veya öğrenci olma gibi çalışmasına engel bir durum olması sebebiyle çalışamayan erkek çocukların nafakaları ergenlik çağından sonra da babalarına aittir.3
Hiç şüphesiz baba kendi maddî gücü nispetinde çocuklarının nafakalarını temin eder.
Bir adam Resûlullah Efendimiz’e (ssav)’a gelerek şöyle dedi: “Ya Resulallah! Yanımda bir dinar para var, nereye harcayayım?’
Hz. Peygamber; “Kendi ihtiyacın için sarf et.” buyurdu. Adam: “Yanımda başka bir dinar daha var.” dedi. Hz. Peygamber; “Eşine harca.” buyurdu. Adam dedi: “Başka bir dinar daha var.” Hz. Peygamber; “Çocuklarına harca.” buyurdu. Adam:
“Bir dinar daha var.” dedi. Hz. Peygamber, onu da hizmetçisine harcamasını söyledi. Son bir dinar daha olduğunu söyleyince de, “Sen onu nereye harcayacağını daha iyi bilirsin.’ buyurarak, bu konuda onu serbest bıraktı.”4
Bu hadisten anladığımız, kişi kendisinin, eşinin, çocuklarının, varsa hizmetçisinin nafaka yükümlülüğünü kendisi yüklenir. Bundan sonraki harcamalarında israf yapmamak şartıyla serbesttir.
Dipnotlar:
1- Asâ-yı Musa, s. 55
2 -Bakara Suresi.: 233
3 -Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-u İslamiye Kamusu, 2/446
4- Ahmed b. Hanbel, II, 251, 471; Nesâî, Zekât, 54