Selimime Selâm Söyle
Fakir bir ihtiyar Yavuz Sultan Selim Han’ın sarayının kapısını çalar ve bir kese altın ister. Sultan Selim Han bunun sebebini sorunca ihtiyar şöyle der: “Dün gece teheccüt vaktinde duâ edip Rabbime halimi arz ettim. Rüyamda Resulullah (asm) “Selimime selâm söyle. Her gece okuduğu 100 salâvat-ı şerifeyi dün gece okumadı. Sana bir kese altın versin.” buyurdu.” der.
Sultan Selim Han derhal bir kese altın verir ve ardından: “Bir daha söyler misin, Resulullah ne dedi?” der.
İhtiyar: “Selimime selâm söyle dedi.” dediği anda bir kese altın daha verir.
Bu böyle birkaç defa tekerrür edince, baş vezir Hasan Can: “Padişahım! Dilerseniz adamı gönderelim, ihtiyacı olduğunda tekrar gelsin.” der, adamı gönderirler.
Sultan Selim ağlayarak: “Gördün mü Hasan Can, Resulullah Selimim demiş! Eğer göndermeseydin, Selimim sözüne sarayımı bile verirdim!” der.
Canlı İletişim Kaynağı
Kur’ân, Peygamber Efendimiz’e (asm) çok salât-ü selâm okumamızı emretmiştir. “Allah ve melekler Peygambere salât ederler. Ey İman edenler! Siz de O’na salât ve selâm edin.” 1
Peygamberimiz Efendimiz’e (asm) salât ve selâmın nasıl okunması gerektiği ile ilgili de çok sayıda rivayet vardır. Salli barik duâsı olarak namazda okuduğumuz salât ve selâm başta olmak üzere, gerek namazda, gerek namaz dışında salât ve selâm okumakla ümmet Peygamber Efendimiz (asm) ile iletişimi her an canlı tutmuştur. Peygamber Efendimiz (asm) ile iletişim kurmayı ihmal etmeyen ümmetin, mahşer gününde şefaate nail olacağı, dünyada bile bu şefaat hürmetine her türlü sıkıntıdan halas olacağı müjdelenmiştir.
Peygamber Efendimiz’e (asm) salât ve selâm okumak bu açıdan hususî bir evrad mahiyeti arz eder. Ümmet bu sebeple çok çeşitli metinlerle salât ve selâm okumuştur.
Hayırlara Ulaştıran Münacatlar
Delâil-i Hayrat, Şazeliye Tarikatı’nın Cezuliyye kolunun kurucusu Fas’lı Sûfî Şeyh Muhammed bin Süleyman el-Cezûlî tarafından derlenmiş olan Salâvat-ı Şerifeler mecmuasıdır. Bir kız çocuğunun Resulullah’a (asm) Salâvat-ı Şerifeler söyleyerek yüksek keramete ulaştığını gören Muhammed bin Süleyman el-Cezûlî ümmetin okuduğu bütün Salâvat-ı Şerifeleri bir risalede toplamaya başlamış. Neticede Delâil-i Hayrat adını verdiği eser meydana gelmiş.
Delâil-i Hayratta yer alan salâvatların her biri ümmetin derdine şifa olan, okuyana gaybî mertebeler kazandıran birer hazinedir. Delâil-i Hayrat tanzim edildikten sonra Müslümanlar arasında hızla kabul görmüş ve gerek dergâhlarda, gerekse halk arasında okunmaya başlanmıştır.
Bediüzzaman Hazretleri (ra) Delâil-i Hayrat’ı daha da zenginleştirerek Delâil-i Nur’u meydana getirmiştir.
Delâil-i Nur’da geçen her bir salâvatta birçok derdin devası, yüksek dereceler, makamlar, dünyevî ve uhrevî mertebeler, bütün âfetlerden ve hastalıklardan Allah’a sığınma, ihtiyaçlarımızın karşılanması, günahlardan arınmamız, bütün hayırlara ulaşmamız gibi temel istekler yer alır.
Bediüzzaman Hazretlerinin Delâil-i Nur’unda şu bölümler de vardır:
1) Sekine: Ferd, Hayy, Kayyum, Hakem, Adl, Kuddüs isimlerinin geçtiği bazı Kur’ân âyetlerinden meydana gelmiştir. Hazret-i Ali’nin (ra) Peygamber Efendimiz’den (asm) aldığı hususî bir dersle tanzim olunmuştur. On dokuz harfli, on dokuz Kur’ân âyetinin on dokuzar defa okunduğu kuvvetli bir metindir.
2) Münacat-ü Veysel-Karânî: Veysel Karanî Hazretleri’nin çok kuvvetli bir virdidir. Risale-i Nur’da önemle işlenen acz, fakr, şefkat, tefekkür mesleği üzerine kurulu bir münacattır. Bediüzzaman Hazretleri kendisi okumuş, talebelerine de tavsiye etmiştir.
3) Duâ-i Tercüman-ı İsm-i Azam: Allah’ın muhtelif isimleri şefaatçi kılınarak Cehennem azabından Allah’a sığınmamızı sağlayan bir münacattır. Bediüzzaman Hazretleri sabah ve ikindi namazlarından sonra tesbihat içinde bu münacatı yapmıştır.
4) Duâ-i İsm-i Azam: Aslı vahiy ile Peygamberimiz’e (asm) bildirilen Allah’ın isimlerinden bir demettir. Bediüzzaman Hazretleri bu münacatı öğle, akşam ve yatsı namazlarının tesbihatında okumuştur.
Dipnot: 1- Ahzab Sûresi: 56.