Bolu’dan Ufuk rumuzlu okuyucumuz: “Babam miras dağılımında adalet etmedi. Benim diğer iki kardeşim benden fazla aldılar. Ben ise bu nedenle kardeşlerimle adavet içine girmedim. Ama onlar benim hakkımı bile bile vermediler. Babam da göz yumdu. Şimdi babam da dâhil, üçü de öldüler. Benim de bu mala ihtiyacım yok. Ama ben onlara hakkımı helâl edemiyorum. Bu durum ne olacak?”
İş Mahşere Kalır
Anlaşılıyor ki, sizin hesabınız mahşere kalmıştır. Dünyada bitmemiştir.
Oysa efdal olan dünyada bitmesi idi. Ama siz dünyada bitirmeye niyetli değilsiniz.
Babanızın göz yumduğunu, kardeşlerinizin de hakkınızı yediğini söylüyorsunuz. Pekâlâ! Bu durumda kimse size hakkınızı zorla helâl etmenizi istemez. Hak ve hukuk sizindir. Hiçbir baskı olmadan helâl edecek veya yarın mahşerde hak dâvâ edecek olan da sizsiniz.
Hakları dünyada helâl etmek zordur. Ama sevabı yüksektir. Bu yüksek sevap kim bilir ne kadar Cennet köşküne karşılık gelir.
Mahşerde karşılığını alınca helâl etmek kolaydır. Ama sevabı yoktur.
Siz hakkınızı helâl edebilseniz, kazanan siz olacaksınız. Helâl edemediğinizde ise mahşerde bir soruşturma hakkı kazanmış oluyorsunuz.
Ama bu soruşturmanın sizi haklı çıkaracağı kesin değil! Haklı çıksanız bile, helâl etmekten kaynaklı sevap artık geçmiş olacaktır.
Mahşer çetin bir mahkemedir. Orada boynuzsuz koyun bile boynuzludan hakkını alır. 1 Ruhları baki olan hayvanlar arasında bile muhakeme vaki olacaktır. 2 Orada kişi kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından her halde mahkemenin şiddetinden kaçacaktır. 3
Hangisini Tercih Edersiniz?
Dünyada bitmeyen bütün hesaplar, Allah’ın adaleti gereği mahşere intikal ediyor. Mahşere gelindiğinde ise iş İlâhî adaletin tasarrufuyla, yine sizin önünüze gelecektir. Dileyelim ki mahşerdeki soruşturmada siz kazanabilirsiniz. Ama orada bundan dolayı sevap söz konusu olmayacaktır.
Cenab-ı Allah, Cennet nimetlerini bir tarafa, sizin hukukunuzu bir tarafa alıp soracaktır:
“Hukukunuzdan vazgeçer ve hakkınızı helâl ederseniz size Cennet’in şu yüksek nimetleri vardır. Vazgeçmez ve helâl etmezseniz, hakkınızı yemiş olan bu şahıslar Cehennem’e giderler; siz de Cennet’e ulaşsanız bile, Cennet’in bu haktan kaynaklı yüksek nimetlerine ulaşamazsınız!” denirse size eğer, hangisini tercih edersiniz?
“Siz Dünyada Helalleşin!”
Peygamber Efendimiz (asm) bir mahşer sahnesini şöyle anlatıyor:
“Mahşer gününde Cenab-ı Allah kullarını yüzleştirir ve uzlaştırır. Hak sahibine Cennetin yamaçlarında köşkler ve bağlar gösterir ve sorar:
“Bu köşkler ve bağlar kime aittir dersin?”
Hak sahibinin gözleri kamaşır: “Rabbim biz kim, oralar kim! Her halde Peygamberlerin olmalı.” der.
Cenab-ı Allah: “İster misin oraları sana tahsis edeyim?” buyurur.
Kul şaşırır, heyecanlanır ve memnuniyetle: “İsterim Rabbim.” der.
Cenab-ı Allah: “Şuna hakkını helâl edersen o bağlar ve köşkler senindir.” buyurur.
Kul memnuniyetle ve sevinçle:
“Hakkımı helâl ettim Rabbim!” der.
Kul, hakkını helâl eder. Cenab-ı Allah ise hem onu, hem muhatabını affeder. İkisini de Cennet’ine alır.
Peygamber Efendimiz (asm) devamla buyuruyor ki: “Dikkat edin: Allah mahşerde uzlaştırıyor. Siz dünyada uzlaşın ve helâlleşin.”
Dipnotlar:
1- Müsned, 1/72. 2- Lem’alar, s. 421. 3- Abese Sûresi, 34, 35, 36.