Celal Kara: “Bir Müslüman çocuklarına namaz kılmayı öğretmek amacıyla sesli kılarsa namazı eda edilmiş olur mu? Yoksa o vakit namazını tekrar kılmalı mıdır?”
Namaz kılan kişi akşam, yatsı ve sabah namazlarında sesli kıraat yapabilir. Tek başına da olsa, çocuklarına öğretmek amacıyla da olsa bir sakınca yoktur.
Fakat öğretmek amacı ile okurken namazın ruhuna zarar veren davranıştan uzak kalmaya özen göstermelidir. Meselâ çocuğun anlayıp anlamadığı gibi hususlarla zihin meşgul olursa, bu durum namaza zarar verir. Dolayısıyla ilk zamanlarda sadece öğretmeye kilitlenmeli, namazı ayrıca kılmalıdır. Fakat çocuk namazı öğrendiğinde veya zihni meşgul edecek ve huşua zarar verecek durumlar ortadan kalktığında, çocuğun öğrendiklerini pekiştirmek gibi bir hikmet için, zihni fazla meşgul etmeden gece namazlarında sesli kıraat yapılabilir.
Gündüz namazlarında ise vacip olan sessiz kıraattir.
ORUÇ ADAĞI ÜZERİNE
Aslı Özkan: “Ben uzun zaman önce bir dileğimin kabulü için 30 gün oruç adadım. Dileğim gerçekleşti. Ama orucu tutmadım. Şu an tutmam için engel iş yerimde zorlanmam. Bu durum beni rahatsız ediyor. Psikolojik veya gerçekten bir şeylerin önüme çıktığını işlerimin bu yüzden rast gitmediğini hissediyorum. Sonuçta bu benim borcum. Kefaret veya farklı bir şekilde bu borcumu nasıl ödeyebilirim. Veya gerçekten orucu tutmam şart mı?”
Adaklar mümkün mertebe araya uzun zaman girmeden yerine getirilmelidir. Eğer oruç adamışsak, oruç tutabilme gücümüz varken adadığımız orucu ileri tarihlere atmadan bir an önce tutmakta acele etmeliyiz.
30 Gün gibi sayıca fazla adadığımız oruçlar için kışın kısa günleri tercih edilebilir. Oruç tutmak sünnet olan Pazartesi ve Perşembe günleri tercih edilebilir. Peş peşe tutmak zor olacaksa, üçer beşer günlük aralarla dinlenerek tutulabilir.
Ama muhakkak tutmalı, adadığımız sayıyı tamamlamalıyız.
Bunun kefareti veya farklı şekli yoktur.
MEZHEPLERE KANAAT ETMELİDİR
Arife Güneş: “Çok yakın arkadaşımla son günlerde dinî konularda fikir ayrılığına düştük. Çünkü kadınlara has olan malûm günlerde namaz kılıyor mezhepleri kabul etmiyor. Gerekçesi Kur’ân’da mezheplere bölünmeyin diyormuş. Malûm günlerde sadece eşinize yaklaşmayın diyormuş. Ben onu ikna edecek altyapıya sahip değilim. Bu konuda neler söylemeliyim?”
Mezheplerin hükümlerine kanaat etmelidir. Böyle mevcut dört mezhebi kabul etmeyenlere, beşinci, ama bozuk bir mezhebe sahip olduğu söylenebilir. Çünkü Kur’ân’dan hüküm çıkarmaya kalkışıyor. Bu ilim gerektiren, sorumluluk gerektiren bir iştir. Ve arkadaşınız aslında işin zorunu seçmiş. Sadece amel etseydi, işi daha kolay olacaktı. O imamlığa soyunmuş!
Bu bozuk mezhebin imamı kendisidir. Saliki kendisidir. Yarın mahşerde sorumlu olacak da kendisi olacaktır.
Kur’ân’ın bölünmeyin dediği husus tarafgirliği ve çekişmeyi doğuran hizipçiliktir, akademik birer ekol ve okul hüviyeti taşıyan mezhepler değildir. Ama bizim mezhep sahibi imamımız her halde bunu böyle düşünmeyecektir. Ama kendisinin de yeni bir bölünmeyi getirdiğini unutmamalıdır.
Ona bildiklerinizi anlatın. Ama ikna edemediğinizde üzülmeyin. Sorumluluk ve vebal kendisine aittir. Sabırlı olun ve siz Ehl-i Sünnet üzere amel etmeye devam edin.
ÖLEN EŞİN MİRASI
Çorlu’dan Murat Bey: “Ölen adamın bir eşi, üç adet kızı, iki adet erkek oğlu var. Miras durumu nedir?”
Eşi ölen kadının, ölen eşinden çocukları varsa, Kur’ân kendisine eşinden sekizde bir miras veriyor. Kur’ân buyuruyor ki: “Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri eşinizindir.”1
Bu paylaşımda oğlanlar asabe, kızlar ise oğlanlar dolayısıyla asabedirler.
Bu mirasta işlemi sekizden kuracağız. Sekizde bir hisse annenin, yani ölen adamın eşinindir. Kalan yedi hisseden dört hisse ikişer ikişer erkek çocuklara verilecek; geriye kalan üç hisse de üç kıza birer hisse olarak paylaştırılacaktır.
Dipnot: 1- Nisa Sûresi: 12.