"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ölümden korkmak

Süleyman KÖSMENE
19 Eylül 2022, Pazartesi
Yahya Bey: “Ölüm nasıl geliyor? Ölümü hatırlamanın ve korkmanın dinimizdeki yeri nedir?”

Müjde: Ölüm Geliyor!

Ölüm tesadüfen gelmez. Sıradan bir kazanın marifetiyle gelmez. Allah’ın emri, takdiri ve yaratması ile gerçekleşir. Kur’ân, hayat gibi ölümün de yaratılmış olduğunu bildiriyor.1  

Ölüm korkusu bizi Allah korkusuna götürüyorsa, bu güzeldir. Allah şefkat eder ve bizi korktuğumuzdan emin kılar, umduğumuza ulaştırır. Yok, ölüm korkusu bizi içimize kapatıyor, hatırlamamak için bizi sefahate atıyor ve Allah’tan uzaklaştırıyorsa, işte bu faciadır. O zaman tez zamanda ölümün ne olduğunu kavramaya ihtiyacımız var demektir. Ölümü kavramak için Risale-i Nur’dan ölümün mahiyetini öğrenmeliyiz.  

Bediüzzaman ölümün mahiyetini şöyle anlatıyor: “Sizlere müjde! Mevt idam değil, hiçlik değil, fenâ değil, inkıraz değil, sönmek değil, firak-ı ebedî değil, adem değil, tesadüf değil, fâilsiz bir in’idam değil. Belki, bir Fâil-i Hakîm-i Rahîm tarafından bir terhistir, bir tebdil-i mekândır. Saadet-i ebediye tarafına, vatan-ı aslîlerine bir sevkiyattır. Yüzde doksan dokuz ahbabın mecmaı olan âlem-i berzaha bir visal kapısıdır.”2

Ölüm Ruhu Bozmuyor

Kur’ân-ı Kerim, ölümü sürekli gündemimizde tutuyor: “Nerede olursanız olun, ölüm size yetişir. İsterseniz tahkim edilmiş kalelere veya gökteki yıldızlara sığınmış olun.”3 “De ki: Kaçtığınız ölüm mutlaka gelip sizi bulacaktır.”4

Bediüzzaman insan ruhunun, bedenle yaşadığı dünya hayatı süresince her yıl eski bedenini terk ettiğini, yeni bir bedene girdiğini söylüyor. Fakat bu öyle sanat, hikmet, şefkat ve rahmet içinde oluyor ki, biz farkına bile varmıyoruz. Bizim her nefes alıp verişimiz aslında bir bakıma bu sürece hizmet ediyor. Yemek yememizin, su içişimizin, terleyişimizin bir hikmeti de budur. Yani vücudumuzdaki eşsiz tahribat ve tamirat, bizim için sıradan denebilecek birtakım davranışlarımızla gerçekleşiyor. 

Ruhumuz her yıl tedricî olarak değiştirdiği bedenini, ölüm anında birden terk ediyor. Bedenden tamamen ayrılmak ruhun mahiyetini bozmuyor. Çünkü ceset, ruh ile ayakta duruyor. Fakat ruhun cesede ihtiyacı yoktur. Ceset istediği kadar dağılıp toplansa da, ruhu bozmuyor. Esasen ceset ruhun sadece hanesi ve yuvasıdır; elbisesi değildir. Ruhun elbisesi, bir derece sabit, letafetçe ruha münasip lâtif bir kılıf ve misalî bir bedendir ki, ruh ölüm ânında bu misalî bedene girer.5      

Ölümü Hatırlamak Sünnettir

Ölümü sıkça hatırlamak sünnettir. Peygamber Efendimiz (asm), “Lezzetleri kaçıran ölümü çok hatırlayın.”6 Buyurmuştur. 

Ölümü hatırlayan insan tövbe eder, Allah’a sığınır, Allah korkusuyla kötülüklerini önler ve iyiliklerini artırır. Ölüm herkese yakındır. Herkesin her an ölme ihtimali vardır. Fakat hiç kimse ne zaman öleceğini bilmez. Dolayısıyla yaşlı-genç demeden insan her an ölümü beklemeli, dünyada dünya için değil, ölüm ötesi hayat için yaşadığımızı unutmamalıdır.

Dipnotlar:

1- Mülk Suresi: 2

2- Mektubat, s. 221 

3- Nisâ Suresi: 78

4 -Cum’a Suresi: 8

5- Sözler, s. 478

6- Nesâî, Cenâze, 3; İbn-i Hibban, 2559

Okunma Sayısı: 2621
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı