"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yaman Hoca

Misbah ERATİLLA
05 Temmuz 2025, Cumartesi
Ahmet Nafiz Çelebi, on yıldır her namazın ardından ellerini göğe açıp büyük bir arzuyla dua ederdi: “Ya Rab! Bana bir mürşid-i kâmil nasip eyle.”

Bir gün İnebolu’da bir kahvehaneye uğrar. Orada, uzun paltosunun cebinde içki şişesi taşıyan, derviş kılıklı “Jandarma Mehmet” adında biri dikkatini çeker. Mehmet, kahvedekilere Kastamonu’ya sürgün gelen bir Allah dostundan söz eder. Ahmet Nafiz, bu kişinin kim olduğunu sorunca, “Bediüzzaman Said Nursî. Karakolun karşısındaki evde kalıyor, kendisi jandarma tarafından her an gözetim altındadır. Herkes korktuğu için yanına gidemiyor ama Jandarma Mehmet çekinmeden gider.” cevabını alır. Jandarma Mehmet, bir keresinde ona sabun götürüp, “Çamaşırlarını yıkarsın,” demiştir. Ayrıca Jandarma Mehmet İnebolu’nun köylerinden yumurta toplar bir iş yerine verirmiş. Getirdiği yumurtalar içinde çürük ve lekeli bulunmaması iş sahibinin dikkatini çekmiş. Bunun sebebini sormuş “ Ben büyük zatları ziyaret eder dualarını alırım demiştir. 

“Doğudan Kastamonu’ya çok hoca geldi, hepsinin başını yediler. Ama bir yaman hoca var, ona bir şey yapamadılar,” sözü Ahmet Nafiz’in zihnine kazınır. Araştırmaları sonucunda, yıllar önce İnebolu çarşısında selam verdiği kişinin, hayranlıkla takip ettiği Said-i Kürdî olduğunu öğrenir. Onun artık Bediüzzaman Said Nursî adıyla tanındığını fark eder. Kalbindeki sevgi gün geçtikçe daha da şiddetlenir. Sonunda kalbinin inlemelerine bir son vermek için her tehlikeyi göze alarak ziyaret etmek için yola çıkar. O görüşme anında büyük bir aşk ve ihlasla aradığını bulmanın sevinciyle tek mürşidinin ve rehberinin büyük üstadının Risale-i Nur olduğuna aklı ve kalbi ikna olmuştur.  Aradığını bulmanın verdiği huzur ve mutlulukla Allah’a, Kur’ân’ı hâkimin harfleri sayısınca şükretmiş ve maddî, manevî olarak huzur deryasında olduğunu hissetmiştir.

Ahmet Nafiz herkesin korktuğu, çekindiği, uzak kaldığı Bediüzzaman’ın evine korkusuzca bir gül bahçesine girer gibi gitmiştir. Odasından içeri girdiğinde Bediüzzaman’ın ağzından dökülen ilk söz “Seni İnebolu çarşısında gördüğüm andan itibaren talebeliğe kabul etmiştim” deyince Ahmet Nafiz’i hatırlaması onu hayretler içinde bırakmış. Bu sözler Ahmet Nafiz’in içindeki hayranlığı kat kat artırır. Ziyaretten sonra Risale-i Nur’a olan ilgisi büyür ve yazmaya başlar. Bir gün içinden, “Bizim bu hizmette geçmişimiz yok ki bize iltifat etsin,” diye geçirirken Bediüzzaman ona döner: “Bu benim yirmi beş yıllık talebemdir.” der. O an, Bediüzzaman’ın kendisini yıllar öncesinden tanıyıp gönlünde yer verdiğini idrak eder. Aradığı rehberi bulmanın huzuruyla Allah’a şükreder. Ahmet Nafiz Çelebi, ömrünün sonuna kadar Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur’a bağlı, sadık bir talebe olarak yaşar.

Kaynak: 

İhsan Atasoy, İnebolu Kahramanları, s. 44-48.

Okunma Sayısı: 336
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı