Modern zamanlar aile kurumuna çözüm bekleyen bir dolu problemi de beraberinde getirmiştir.
Materyalizmin hâkim olduğu küresel sistemde bulunan çözümlerden biri de 2011’de İstanbul’da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi adı ile anılan uluslar arası anlaşmadır. Ülkemiz de bu sözleşmeyi şerhsiz imzalayanlar arasındadır. Çıkan yasalar ve uygulamalarda kaynak İstanbul Sözleşmesi’dir.
Materyalist Batı medeniyeti ölçülerine göre hazırlanan bu sözleşme maddelerinin toplumumuzun bedenine uymadığı, yeniden düzenlenmesi, üzerinde çalışılması gerektiği açıktır.
Üzerinde düzenleme yapılması gereken konulardan biri de ailede arabuluculuk yani hakemlik meselesidir. Eşler arasındaki şiddetli huzursuzluk konularında “güvenilir, çevresinde sözü geçen ve dinlenen, sır saklayan akil kişilerden” teşekkül eden bir heyet her iki tarafın da sıkıntılarını dinleyip, çözüm tavsiyeleri getirir. Çiftler bu heyetin tavsiyelerine göre kararlarını tekrar gözden geçirme imkânı bulurlar. Yakın bir zamana kadar da ailelerin ihtiyaç halinde uyguladıkları pratik bir çözümdür.
NEBEVÎ BİR FORMÜL
İstanbul Sözleşmesi’nin 48. maddesini incelediğinizde aile içi problemlerde çözüm bulmak için arabuluculuk yapmanın doğru olmadığını öğrenirsiniz.
Oysa ki hem Kur’ân’da, hem de Peygamberimizin (asm) uygulamalarında hakemlik-arabulucuk vardır. Aile problemlerinde hakem tayin etme formülü; Peygamberimizin (asm) bizzat uyguladığı ve Nisa Sûresi’nde mü’minlere tavsiye edilen bir çözümdür.
KONUŞ, FAKAT HAK SÖYLE!
Peygamber Efendimizin (asm) aile hayatı, ezvac-ı tahirat kanalıyla çok net bir şekilde aktarılır bizlere.
Hz. Ayşe’nin (ra) anlattığı bir olay ibretlidir:
Rivayete göre, Peygamberimiz (asm) ile Hz. Aişe (ra) arasında bir tartışma olur ve Hz. Ebubekir hakem olarak çağrılır.
Peygamberimiz (asm) “Sen mi önce konuşacaksın, ben mi?” diye sorunca, Hz. Aişe (ra) “Önce sen konuş, fakat hak söyle” der.
Bunun üzerine Hz. Ebubekir (ra) “O hakkın dışında hiçbir şey söyler mi?” diyerek kızını azarlar. Hz. Aişe (ra) Peygamberimizin (asm) arkasına sığınır. Peygamberimiz (asm) “Biz seni bunun için çağırmadık ve böyle bir şeyi de senden istemedik” diyerek hoşnutsuzluğunu belirtir.
Evet, ailede problem çıktığında aile büyüklerinden birini hakem tayin etme peygamber sünnetidir.
O HERŞEYİ BİLİR, HABERDARDIR!
Zaten Kur’ân’da da benzer durumlar için bu tavsiye edilir.
Adını kadından alan Nisa Sûresi’nde şöyle buyurulur:
“Eğer aralarının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Bunlar düzeltmek isterlerse, Allah aralarını bulmaya onları muvaffak kılar. Şüphesiz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir ve her şeyden haberi olandır.” (Nisa Sûresi, 35.)
Âlimler bu âyeti tefsir ederken: “İkisinin kabul edeceği bir hakem de olabilir” diyorlar.
HÜLÂSA
Günümüzün fırtınalı ortamında savrulan fikirler, ancak hakikati arama şevkiyle dengeyi bulur.
Kendimize sormamız gerek: Tartışmalarda hakem kim olsun? “Her zaman ben haklıyım!” diyen nefsimiz mi? Yoksa Rabbimiz ve Peygamberimizin (asm) tavsiye ettiği hakkı bulmaya çalışan kişiler mi?
Kur’ân ve sünnet ölçüleri bizi hiçbir zaman şaşırtmayan İlâhî pusulalardır.