İman ve emniyet kelimeleri aynı kökten gelir.
İman “e-m-n” kökünden gelen bir terimdir. Kelimenin kökeni, emin olmak, güven duymak, mutmain olmak anlamındadır. Gerçekten de tahkiki iman tevhidi gerektirir. Güven, emniyet teslim, tevekkül duygularını da beraberinde getirir.
Allah’tan başka ilah olmadığına inanan bir mü’min her mahlûkun dizgininin O’nun elinde olduğunu bildiğinden hiçbir şeyden korkmaz. Kimseyi de korkutmaz, tahakküm etmez. Mahlûkiyet noktasında denk olduklarından uhuvvet, kardeşlik duygularıyla hareket eder. Yunus Emre’nin sarı çiçekle konuşması gibi varlık âleminde “Yaratılanı hoş gör Yaradandan ötürü” formülü ile hareket eder.
Elbette ki, bütün hallerimiz imanımızın mertebesi ile ilgilidir. İman “Bir defa iman ettik” demekle olup biten bir hadise değil, sürekli yaşanan bir haldir. Devamlılık ister, yenilenmeyi, tecdidi gerektirir. “Ey iman edenler! İman ediniz!” (Nisa Sûresi, 136.) âyeti de imanın tazelenmesi gerektiğini ifade eder.
İMAN
Bediüzzaman Hazretleri “İmanınızı ‘Lailaheillallah’ ile yenileyiniz” hadisi şerifinin bir hikmetini Mektubat isimli eserinde izah ederken insanın hem şahsının, hem yaşadığı âlemin her zaman yenilendiğini, dolayısıyla imanının da yenilenmesi gerektiğini belirtir. Devamlı yeni bir âleme uyanan insanın kendini de yenilemesi gerekir. Bu konuda “Lailahe illallah” bir anahtar olarak insana yeter.
İman nurunu gölgeleyen şüpheler, vesveseler, nefis ve şeytandan üflenen gaflet hallerinin kirleri ancak “Lailahe illallah” anahtarıyla temizlenir, tazelenir, yenilenir. (Bediüzzaman Said Nursî, Mektubat, 556–557)
İman emniyet hissiyle birlikte merhamet, hürmet, haram helâli bilip haramdan çekilmek, serseriliği bırakıp itaat etmeyi de getirir. (Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası)
Bu haller kişinin şahsî hayatını düzen ve intizama sokarken, toplum hayatını, vatanı ve milleti de anarşilikten muhafaza eder.
“Kalb-i insanîden hürmet ve merhamet çıksa, akıl ve zekâvet, o insanları gayet dehşetli ve gaddar canavarlar hükmüne geçirir, daha siyasetli idare edilmez.” (Bediüzzaman Said Nursî, Şuâlar, s. 507–508) diyen Bediüzzaman Hazretleri bugünün zehirli meyvelerinin tohumlarını yüzyıl önceden teşhis etmiş ve ıslâhı için yapılması gerekenleri program halinde eserlerinde zikretmiştir.
HÜLÂSA
Asrın manevî hastalıklarına reçeteler terkib eden Bediüzzaman Hazretlerine göre anarşi kanserinin reçetesi sağlam bir iman ve dinin hükümleridir.
İmanın yenilenmesi, tecdid edilmesi gerekir. Bu ise ancak Rabbimiz daha iyi tanıyabilmekle yani marifetullah ile mümkündür.
İmtihanımız da budur!