Ramazan ayının ilk haftasında İstanbul hanımları olarak bu üç Risaleyi çalışmalı ders olarak ekip çalışması tarzında planladık. 4 Nisan Pazartesi günü online gerçekleşen programda kardeşlerimiz bu üç risalenin tahlilini yaptılar.
İstifadeli, feyizli bir ders programıydı. 11 Nisan Pazartesi günü de üç kardeş risalenin tahlilleri devam edecek.
Ramazan ayı oruç vesilesiyle şükür ve iktisadın günlük hayat akışımızdaki farkındalığını arttırıyor. Tüketim ekonomisinin pompaladığı akımlarla dağılan aklımız oruç ile toparlanıyor.
EN ACİZ VE EN MUHTAÇ
İnsan varlık âleminin en acizi ve en muhtacıdır. Arzuları sınır tanımaz. Hayatını yetişkin desteği almadan devam ettirebilmesi için uzun yıllar gerekir. Zengin kabiliyetleriyle muhatap olduğu her olayı yorumlar, Yaratıcısı ile ilgisini kurar ve eşref-i mahlûkat olur.
Elindeki her eşyayı sonsuz merhamet ve hikmet sahibi Zât’ın ihtiyacına karşılık verdiği hediyesi olarak değerlendirir, “nimet” bilir, böylece eşyaya sonsuz değer kazandırır. Kendisine verilen her şey onun rızkıdır ve sonsuz “şükür” gerektirir. Çünkü nimetlerin veriliş maksadı şükürdür. Sadece dil ile söylenen “Elhamdülillah!” haricinde, hâl lisanıyla da şükür gerekir. Bu da insanın kendisine verilen nimetleri yerinde, ihtiyaçlarına ve maksadına uygun olarak kullanmasıyla mümkündür. İşte iktisat, eşyayı veriliş maksadına uygun kullanmaktır.
SINIRSIZ ARZULAR, SINIRLI İHTİYAÇLAR...
Sefih medeniyetin tüketim ekonomisi arzuları ihtiyaç olarak sunar. Her arzu ihtiyaç değildir. Arzular sınırsız, ebede uzanmaktadır. İhtiyaçlar sınırlıdır. Yeme, içme, barınma, giyinme gibi bir elin parmaklarını geçmez... Arzuları tatmin etmek kısa dünya hayatında mümkün değildir. Bitmek tükenmek bilmeyen arzularını, ihtiyaç zannederek temin etmek için son nefese kadar çabalayıp durmak, adeta dilencilik yapmak ne acıklı bir durumdur!
HÜLASA
Sınırsız arzuların insan fıtratına yerleştirilmesinin sebebi, ihtiyaçlarının sonsuz, ama iktidarının az olduğunu anlaması içindir. O arzuları karşılayabilecek, ilmi, gücü, merhameti sınırsız olan Zât’ı anlayabilmesi ancak bu şekilde mümkündür. Yani insanın hayatı boyunca karşılayamayacak sınırsız arzularının fıtratında yerleştirilmesinde de “israf” yoktur. Mademki arzularımızı karşılayamıyoruz, niçin yaratılışımızda var, sorusunun cevabı da buradadır işte.
Başka türlü elimizin ulaşamadığı ihtiyaçlarımız için “Kâdiyu’l-Hâcât”a el açar mıydık? Kaldı ki, hayatımızı devam ettirmemiz için gereken zarurî rızka Cenâb-ı Hak kefildir.
Evet, iman gözlüğü hayatımızın kalitesini ve rengini her an etkiliyor.
Hele de Ramazan ayının orucuyla!