Bediüzzaman Hazretleri şükürsüzlüğü, din dışı felsefeyi, maneviyattan uzak medeniyet anlayışını tehlikeli görür ve ikaz eder: ‘’Bil ey ikinci Avrupa! Sen sağ elinle sakim ve dalaletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dava edersin ki ‘Beşerin saadeti bu ikisiyledir’ Senin bu iki elin de kırılsın ve şu iki pis hediyen de senin başını yesin ve yiyecek.’’
Dünya genelinde yapılan mutluluk araştırmalarında en mutlu ülkeler genelde İskandinav ülkeleri. Buralarda kişi başına düşen milli gelir en yüksek seviyelerde. Bu tabloya bakarak ‘Zenginlik oranında mutluluk da artar’ diyebilir miyiz?
İskandinav ülkelerindeki maddeci felsefeye bağlı cinsel özgürlük akımının getirdiği türlü problemler, intihar, boşanma sayısının yüksekliği ‘mutluluk zenginliğe bağlıdır’ tezini çürütür. Belki bu tabloyu sahip oldukları zenginliklere şükretmedikleri için çeşitli sosyal problemleri yaşadıkları şeklinde yorumlayabiliriz. Zira verdiği nimetler için Allah’a şükretmek insan olmanın getirdiği bir vazifedir. (Herşeye rağmen sade-basit hayat ve ben değil- biz anlayışı İskandinav ülkelerini İslama çok yaklaştırıyor. Bediüzzaman Hazretlerinin ‘Leyle-i Kadirde ihtar edilen bir mesele-i mühimme’ isimli eserindeki tesbitler bu açıdan önemli müjdeler veriyor.)
SEFİH MEDENİYET- SOSYALİSTLİK-İSLAMİYET
Bediüzzaman Hazretleri dünyevileşme kavramları ile birlikte tanımladığı sefih medeniyeti sosyalistlikten daha tehlikeli görerek ‘’necis ve ences’’ ifadeleriyle tanımlar ‘’Tahir-i mutlak olan yalnız İslamiyettir’’ der (Rumuz isimli eseri) ve şöyle devam eder: “Sosyalistlik desatiri, İslamiyetin esasatını bozamaz. Şu medeniyet-i sefihe bozuyor. Hem çok pahalı düşüyor. Zira maddiyunluk ve engizisyonluk mayesiyle neşvu nema bulan medeniyet-i hazıra, pek çok aldatıcı ve müşevvik vesait ile mücehhez ve cazibedardır. O sehhara din, namus ve fazilet mukabilinde kendini satıyor. Şaşaalı, bir hayatı gösterip takdim ettiğinden dinden, namustan fazla rüşvet alıyor. Sosyalistlik ise, basit, sade bir hayatı takdim ediyor. Ona mukabil kimseyi dininden, imanından, namusundan büyük bir hisseyi feda etmek icbar etmediği gibi kimse de kendinden mecburiyet hissetmez… İki adam, birisi seni muşa’şa, cazibedar, eğlenceli bir ziyafete teşrifleriyle davet eder. Diğeri sade bir yerde, basit bir çorbaya seni çağırıyor. Birincisine değil cemaat, sünnet, belki namazı da terk edersin, gidersin. İkincisine sünneti de terk etmezsin. Birincisi medeniyet, ikincisi sosyalistliktir.” (Bediüzzaman Said Nursi, Asar-ı Bediiye)
Bediüzzaman, sefih medeniyetin hazza dayalı tüketimi esas alarak insanları gemlendirip yönlendirdiğini bu tespitlerle izah eder. Gerçekten de küresel ya da ülke olarak ard arda yaşanan ekonomik krizler azınlığı zenginleştirmekte çoğunluğu ise fakirleştirmektedir. Bu tablo hazza dayalı israf kültürünün neticesidir. Oysa ki refah ve mutluluk toplumun genelini kuşatmalıdır. ‘’İtibarı korumak için’’ adet, gelenek ve görenek ile tüketen Müslümanlar da bu açıdan kendilerini kontrol etmelidir.
HÜLASA
Bediüzzaman Hazretleri mutluluğun tek formülünü insanlık alemine ‘’iktisad-kanaat-bereket-istiğna ve şükür’’ olarak sunar. Bu formül farklı kültürleri medeniyet anlayışlarını ve fikir akımlarını bir çatı altında toplayan, bütünleştiren ortak paydadır. Kaynağını fazilet medeniyeti olan İslamdan alır.