Filistin meselesi zaten hassastı. Ve yirmi bin çocuğun kanlarıyla öyle hassaslaştı ki…
Bazı doğruları hatırlatmaya kendimizde tâkat bulamıyoruz. Lâkin merhametimizden zalimce istifade eden küresel ihtilâlci Marksizm’e de pabuç bırakacak değiliz. Kapitalizmle, Amerika’yla, burjuvaziyle, semavî dinlerin gelenekleriyle ve AB ile savaştığını zanneden dinsizlerle farklı yerlerde olduğumuzu, bazı avamî düşünen dindarlara anlatmalıyız. Ahirzamanın en büyük dinsizlik cereyanı olan ihtilalci enternasyonal sosyalizmin Filistin’i, İsrail’in kuruluşundan bu yana istismar ettiğini biliyoruz. Ayrıca; 1917 Bolşevik ihtilâlini finanse ederken, İsrail’in kuruluşuna da önderlik etmiş İngiliz’in desteklediği liberallerden de Filistin meselesine fayda gelmeyeceğini tekrar hatırlatmak zorundayız.
Filistin, Amerikalı Evangelistlerin inandıkları gibi İbrahimî dinlerin vatanıdır. Beni İsrail Peygamberleri kadar Hz. İsa’nın (as) da beldesidir. Fakat cehalet; global inkâr-ı uluhiyet cereyanına karşı ittifak etmesi farz olanları, ayrıştırıyor. İhvandan tutunuz; İran Şiasına, Hint İslâmî cemaatine, Zeydîlere, Selefîlere ve Türkiye Siyasal İslâm’ına kadar bütün Müslüman cemaatler; Hıristiyanları ve bütün Batı’yı toptan düşman telâkki ettiklerinden; kuvvetli müttefiklerimiz olan ABD ve AB’nin yardımlarından bizi mahrum bırakıyorlar. Bu meseleyi, Hristiyanların derdi kabul eden Vatikan da, olayları kenardan izliyor.
ABD’nin İsrail elçisi Huckabee diyor ki;
“Gazze’deki savaş Cennet ile Cehennem, iyi ile kötü arasında bir mücadele. İsrail hükümetiyle aynı fikirde olduğumuz için onları destekliyor değiliz. İbrahim’in Tanrısının geleneğini ve Batı medeniyetinin temelini savunduğu için İsrail’in yanında duruyoruz.”
Bediüzzaman’dan ahirzamanın dinsizlik cereyanlarının mahiyetlerini öğrenmiş Müslümanlar Hıristiyanlara hakikati anlatmış olsalardı, Mike böyle düşünmezdi. ABD hükümeti İsrail meselesinde gülünç hale gelmezdi.
Gazze’deki savaşın müsebbipleri olan Neoconların İbrahimîlerin en büyük düşmanları olduğunu, onların inanç ve medeniyetini yıkmak üzere “Yeni Dünya Düzeni” projesini başlattıklarını, projeler çerçevesinde Müslüman-Hıristiyan ittifakını dağıttıklarını, buna başta Filistin olmak üzere; Ukrayna, Sudan ve başka yerlerde savaş ile nifak çıkardıklarını anlatabilirdik… Buna mani olan siyasal İslâmcıların Filistin Telakkilerini tashih etmek mecburiyetindeyiz.
Yahudîlik düşmanlığı yerine; mevcut cereyanlara farklı kimliklerle girmiş şahısların mahiyetleri, dünya milletlerine ait olan bu kuruluşların bu harislerce işgali ve organize ettikleri projeleri anlatılsaydı, (BM, Dünya Bankası, AB, ABD Federal Bankası, IMF, DAVOS, DSÖ ve kısmen NATO idarecilerinin Yahudî olmaları elbette tesadüf değildir.) dinleri hakkında cehalete maruz kalmış bazı Hristiyan gruplar (Müslümanları doğru bilgilendiremediğimiz gibi) İsrail zulmüne taraftar olmazlardı.
Yahudîler tarihlerinden sorumlu tutulamazlar. Millet olarak devam ettirdikleri yanlış inançlar, seçilmiş millet düşüncesi, gelenek ve tabiatları; onların her nevi ihtilâllere, sefahatlere ve zulümlere girmesine sebep olduğu da hakikattir. Gelgör ki Kur’ân’ın altı defa tekrarladığı ve Bediüzzaman’ın bir nevi “anayasal prensip” kabul ettiği; “Hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez,” ayeti de Yahudîler hakkındaki toptancılığa müsaade etmiyor.
Yahudîlerin Peygamberimize (asm) ve tarih boyunca İslâm’a takındıkları hasmane tavırları da gözardı etmiyoruz. Efendimizin (asm); ahirzamanın fitneleri ve dinsizliklerinde Yahudîlerin öncülük yapacaklarına dair haberlerini de biliyoruz. Kendi menfaatleri için; ihanetten ve en şerir düşmanlarımızla ittifak edeceklerini de biliyoruz. Meselâ, Bediüzzaman’ın ahirzamanda bozgunculuk/zulüm yapacağını haber verdiği Deccal ve Süfyanın mahiyetlerini anlatırlarken;
“…Her iki Deccal, Yahudînin İslâm ve Hıristiyan aleyhinde şiddetli bir intikam besleyen gizli komitesinin muavenetini ve kadın hürriyetlerinin perdesi altındaki dehşetli bir diğer komitenin yardımını, hattâ İslâm Deccalı masonların komitelerini aldatıp müzaheretlerini kazandıklarından, dehşetli bir iktidar zannedilir” demektedir.
ABD ve AB hükümetlerinin siyasetleri; Müslümanlardan bir Bediüzzaman yaklaşımı bekliyorlar. Kendileri dışındaki semavî dinlerle ittifak, diyalog ve insanî birliktelik kurmaya yanaşmayan Yahudîleri; Hıristiyan ABD ve AB’nin kucağına iterek Gazze’deki zulmün şiddetlenmesine vesile olanları da ikaz etmemiz gerekiyor. Devam edelim…