DÖRDÜNCÜ DÜĞME: Mağrur ehl-i dünyaya yüzsuyu dökmek ve yağ çekmek (Müdâhene).
Tabasbus ve temelluk (dalkavukluk) hizmet için değil, kendisine bir maişet, bir menfaat, bir itibar yahut bir makam temin etmek için yapılırsa mağrur ehl-i dünyayı cesaretlendirir ve tahakkümlerine imkân verir. Bu hata da şefkat tokadına sebep olur. Burada tokat, Nurlar’dan istifadenin kaybolmasıdır. Belki de onların mahiyetini bildiren bahisleri artık anlayamaz olur. Şamlı Hafız Tevfik (rh) buna kendisini örnek göstermiştir.
Bu konuda, birbirine çok benzeyen müdâhene ile mümâşât birbiriyle karıştırılmaktadır: “Müdâhene (kendi çıkarı için yağcılık) dahî kizbtir.” 1 Nifak veya en azından riya alâmetidir. “Mümâşât” (suyunca yürüyüvermek) ise “tecavüz etmeyen ehl-i dalâlete karşı” onları azdırmamak için “zahiren dost olmaktır.” 2
Müdâhane haram iken, mümâşât sünnettir.
Çünkü mümâşât ve müdârâda (şerri depreşmesin diye aşırıya kaçmadan iltifatkâr yaklaşmakta) maksat, müdâhenede olduğu gibi kendine çıkar sağlamak değildir. Bu tavrın sonucu da zalimi tecavüze cesaretlendirici değil, bilâkis onu bundan engelleyicidir. Belâyı savması itibariyle “Müdârâ sadâkadır.” 3 Nitekim Rasûl-ü Ekrem (asm) Efendimiz’in, huzuruna girmek için izin isteyen birinin sesini duyunca onun hakkında: “Kabilesinin en kötü oğludur” dedikten sonra onu kabul etmesi ve karşılıklı gülüşerek sohbet etmeleri üzerine bu tavrı çelişkili bulan Hz. Aişe Annemize (ra) adam gidince: “İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden korunduğu kimsedir” cevabını vermesi 4 müdârâyı öğretmektedir.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Barla’daki Alevî bir öğretmene hep iltifatkâr yaklaşması ve bu sayede o öğretmenin, o dönemde zulme kalkışmaması da mümâşâta bir örnektir. 5
“Mağrur ve mütecaviz zalimlere” ise ne meyil, ne de iltifat edilir. Bunu yapmak, onları tahakküm ve zulme teşci’ etmektir. Hem zaifin, kibirli (mağrur) veya kavî olana tevazu göstermesi, ezikliktir ve zillettir. Ona karşı kendini büyük göstermesi ve dik durması ise izzettir ve sünnettir. 6 Rivayette vardır ki: “et-Tekebbüru ale’l-mütekebbiri sadâkatün” yani “Mütekebbire karşı tekebbür sadâkadır.” 7
BEŞİNCİ DÜĞME: Kendi ihtiyarıyla bid’aların uygulayıcısı olmaya çalışmak.
Ehl-i dünyanın nazarında bir mevki kazanmak emeliyle bunu yapmak, bid’alardan içtinap mesleğine tamamen zıttır. Maksadının tam aksiyle tokat yer ve mevcut mevkiini de kaybeder. Büyük Hafız Zühdü’nün (rh) başına gelenler bunun bir örneğidir.
İHTAR: Yukarıda geçtiği gibi, şefkat tokatlarına sebep olan hatalar konusunda saff-ı evvel kahraman talebelerin isimlerini Üstad’ın açıkça zikretmesinin sebebi onları –hâşâ– teşhir etmek değildir. Bilâkis onların şanını yüceltmektir. Zira “iyilik modeli” olarak gösterilmeyi herkes ister, ama “ibret modeli” olarak gösterilmeye ancak enaniyetini kırabilen yüksek hizmetkârlar razı olur. Bu yüzden bu zor iş için onlar seçilmiş ve diğer talebelere de üstü kapalı “özeleştiriye işte böyle açık olun” mesajı verilmiştir.
ALTINCI DÜĞME: “Risale-i Nur’un mesleğine muhalif cereyan sahiplerine tarafgirane bir tavır göstermek.” 8
YEDİNCİ DÜĞME: Ehl-i dünyanın şeair-i İslâmiye aleyhinde olan taleplerini veya evham yükleyici telkinlerini (resmen vazifesi ve mecburiyeti olmadığı halde) safiyâne tebliğ edivermek.
Mustafa Çavuş (ra) gibi yüksek ruhlular buna da dikkat etsinler diye o örnek verilmiştir. Çünkü ulvî ruhlar, süflî gayelere vasıta olmaktan istiskal ederler.
SEKİZİNCİ DÜĞME: Namazı veya dersleri terk edip haylazlığa başlamak.
Bilhassa gençlerin tokat yediği bir düğmedir. Haylazlık, en ağırından en hafifine, kumar oynamaktan şarkı söylemeye veya namazı terk etmekten yemek pişirmek bahanesiyle dersi terk etmeye kadar, derecesine göre hiddet veya şefkat tokadına sebeptir. 9
DOKUZUNCU DÜĞME: Dünya meşgalesine dalıp vazifesi olan bir hizmeti ihmal etmek.
O an hizmete tahsisli olması gereken bir el, helâl bile olsa para kazanmak için çalıştırılırsa o elin ya parmağı kırılmış (Hakkı Efendi (rh) gibi) veya o ele paranın kalp olanı (sahtesi) verilip meşgalenin âlâsı ile(!) uğraştırılmıştır. (Tahsin Efendi (rh) gibi) 10 Yani hizmet ihmal edilip de yapılan bir işten hayır çıkmamıştır.
ONUNCU DÜĞME: Hizmete verilen ehemmiyeti azaltacak şekilde dünyanın yüze gülmesi ve meşrû saadeti.
Zira “hizmet-i Kur’âniyede bulunana, ya dünya ona küsmeli veya o dünyaya küsmeli. Tâ ihlâsla, ciddiyetle hizmet-i Kur’âniyede bulunsun.” Bu kaideye örnek olma rolü Hulusi Beye (rh) verilmiştir.
ONBİRİNCİ DÜĞME: Hizmete medar olacak teşebbüslerde “muhalif rey” veya “karşı arzu” sahibi olmak.
Üstad Hazretleri buna da başta kardeşi Abdülmecid (rh) olmak üzere, Muhacir Hafız Ahmed, Bekir Efendi, Seyranî (rh) gibi birçok zatı örnek vermiştir. Demek bu düğmeye de çok basılmaktadır.
Burada dikkati çeken “fikir suçunun” dahî şefkat tokadını celp edebileceğidir. Yani bir ictihad hatası, hizmet-i îmaniye odaklı düşü- nülmediği için meydana gelmişse bu “bir sevab” değil “bir tokat” sebebi olabilmektedir. Kendileriyle istişare edilenleri îkaz için zikredilmiş olmalıdır.
ONİKİNCİ DÜĞME: Hizmetteki kardeşleriyle içten içe rekabet edip onlara tefevvuk etmeye çalışmak.
Bu konuda Şamlı Hafız’ın (rh) tevafuklu Kur’ân’ı yazmadaki tavrı, her halde bunun en masum şekli olduğu için seçilmiştir.
Yoksa örnek çoktur. Ders kürsüsünü çok seven ve herkesin kendisinden ders almasını isteyen veya temsil görevinin hep kendisine verilmesini bekleyen, bu düğmeye basmak üzeredir.
Bu tür meselelerde doğru tavrı tayin için merhum Zübeyir Gündüzalp’dan (rh) mülhem şu ölçü kullanılabilir:
“Daha iyi bilsen de sus! Ama susmak zararlı olacaksa o zaman da konuş!”
DİPNOTLAR:
1) İşâratü’l-İ’caz, Bakara 2/14 tefsiri.
2) Hutbe-i Şâmiye, 4. Kelime.
3) Beyhakî, VI/343.
4) Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Huluk, 4.
5) N. ŞAHİNER, S. Şahitler, Bayram Yüksel’den naklen, III/67.
6) bk. Sözler, Lemaat, “Hasletlerin yerleri değişse.”
7) bk. el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I/313, H. No: 1011; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, IV/366, 5299 Lâfzen hadis olduğu şüpheli ise de manası itibariyle sahihtir. İmam Gazalî (ra) de İhya’sında: “Ümmetimden tevâzu sahip- lerini gördüğünüzde, siz de onlara tevâzu gösterin. Kibirli olanları gördüğünüzde ise, siz de onlara karşı kibirlenin” şeklinde benzer bir rivayeti nakletmektedir. (III/733).
8) bk. Kastamonu L. 51 “Hilmi, Çaycı Emin ve Tahsin’in fıkrası” İkincisi.
9) bk. 13. Şuâ “Risale-i Nûr’un haylaz gençlerde dokuz tokadı.”
10) bk. Kastamonu L. 51 “Hilmi, Çaycı Emin ve Tahsin’in fıkrası” Birincisi.