"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şefkat tokatlarını çalıştıran düğmeler (2)

Abdurrahman AYDIN
30 Ağustos 2020, Pazar
DÖRDÜNCÜ DÜĞME: Mağrur ehl-i dünyaya yüzsuyu dökmek ve yağ çekmek (Müdâhene).

Tabasbus ve temelluk (dalkavukluk) hizmet için değil, kendisine bir maişet, bir menfaat, bir itibar yahut bir makam temin etmek için yapılırsa mağrur ehl-i dünyayı cesaretlendirir ve tahakkümlerine imkân verir. Bu hata da şefkat tokadına sebep olur. Burada tokat, Nurlar’dan istifadenin kaybolmasıdır. Belki de onların mahiyetini bildiren bahisleri artık anlayamaz olur. Şamlı Hafız Tevfik (rh) buna kendisini örnek göstermiştir.

Bu konuda, birbirine çok benzeyen müdâhene ile mümâşât birbiriyle karıştırılmaktadır: “Müdâhene (kendi çıkarı için yağcılık) dahî kizbtir.” 1  Nifak veya en azından riya alâmetidir. “Mümâşât” (suyunca yürüyüvermek) ise “tecavüz etmeyen ehl-i dalâlete karşı” onları azdırmamak için “zahiren dost olmaktır.” 2

Müdâhane haram iken, mümâşât sünnettir.

Çünkü mümâşât ve müdârâda (şerri depreşmesin diye aşırıya kaçmadan iltifatkâr yaklaşmakta) maksat, müdâhenede olduğu gibi kendine çıkar sağlamak değildir. Bu tavrın sonucu da zalimi tecavüze cesaretlendirici değil, bilâkis onu bundan engelleyicidir. Belâyı savması itibariyle “Müdârâ sadâkadır.” 3 Nitekim Rasûl-ü Ekrem (asm) Efendimiz’in, huzuruna girmek için izin isteyen birinin sesini duyunca onun hakkında: “Kabilesinin en kötü oğludur” dedikten sonra onu kabul etmesi ve karşılıklı gülüşerek sohbet etmeleri üzerine bu tavrı çelişkili bulan Hz. Aişe Annemize (ra) adam gidince: “İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden korunduğu kimsedir” cevabını vermesi 4 müdârâyı öğretmektedir.

Bediüzzaman Hazretleri’nin Barla’daki Alevî bir öğretmene hep iltifatkâr yaklaşması ve bu sayede o öğretmenin, o dönemde zulme kalkışmaması da mümâşâta bir örnektir. 5

“Mağrur ve mütecaviz zalimlere” ise ne meyil, ne de iltifat edilir. Bunu yapmak, onları tahakküm ve zulme teşci’ etmektir. Hem zaifin, kibirli (mağrur) veya kavî olana tevazu göstermesi, ezikliktir ve zillettir. Ona karşı kendini büyük göstermesi ve dik durması ise izzettir ve sünnettir. 6 Rivayette vardır ki: “et-Tekebbüru ale’l-mütekebbiri sadâkatün” yani “Mütekebbire karşı tekebbür sadâkadır.” 7 

BEŞİNCİ DÜĞME: Kendi ihtiyarıyla bid’aların uygulayıcısı olmaya çalışmak.

Ehl-i dünyanın nazarında bir mevki kazanmak emeliyle bunu yapmak, bid’alardan içtinap mesleğine tamamen zıttır. Maksadının tam aksiyle tokat yer ve mevcut mevkiini de kaybeder. Büyük Hafız Zühdü’nün (rh) başına gelenler bunun bir örneğidir.

İHTAR: Yukarıda geçtiği gibi, şefkat tokatlarına sebep olan hatalar konusunda saff-ı evvel kahraman talebelerin isimlerini Üstad’ın açıkça zikretmesinin sebebi onları –hâşâ– teşhir etmek değildir. Bilâkis onların şanını yüceltmektir. Zira “iyilik modeli” olarak gösterilmeyi herkes ister, ama “ibret modeli” olarak gösterilmeye ancak enaniyetini kırabilen yüksek hizmetkârlar razı olur. Bu yüzden bu zor iş için onlar seçilmiş ve diğer talebelere de üstü kapalı “özeleştiriye işte böyle açık olun” mesajı verilmiştir.

ALTINCI DÜĞME: “Risale-i Nur’un mesleğine muhalif cereyan sahiplerine tarafgirane bir tavır göstermek.” 8

YEDİNCİ DÜĞME: Ehl-i dünyanın şeair-i İslâmiye aleyhinde olan taleplerini veya evham yükleyici telkinlerini (resmen vazifesi ve mecburiyeti olmadığı halde) safiyâne tebliğ edivermek.

Mustafa Çavuş (ra) gibi yüksek ruhlular buna da dikkat etsinler diye o örnek verilmiştir. Çünkü ulvî ruhlar, süflî gayelere vasıta olmaktan istiskal ederler.

SEKİZİNCİ DÜĞME: Namazı veya dersleri terk edip haylazlığa başlamak.

Bilhassa gençlerin tokat yediği bir düğmedir. Haylazlık, en ağırından en hafifine, kumar oynamaktan şarkı söylemeye veya namazı terk etmekten yemek pişirmek bahanesiyle dersi terk etmeye kadar, derecesine göre hiddet veya şefkat tokadına sebeptir. 9

DOKUZUNCU DÜĞME: Dünya meşgalesine dalıp vazifesi olan bir hizmeti ihmal etmek.

O an hizmete tahsisli olması gereken bir el, helâl bile olsa para kazanmak için çalıştırılırsa o elin ya parmağı kırılmış (Hakkı Efendi (rh) gibi) veya o ele paranın kalp olanı (sahtesi) verilip meşgalenin âlâsı ile(!) uğraştırılmıştır. (Tahsin Efendi (rh) gibi) 10 Yani hizmet ihmal edilip de yapılan bir işten hayır çıkmamıştır.

ONUNCU DÜĞME: Hizmete verilen ehemmiyeti azaltacak şekilde dünyanın yüze gülmesi ve meşrû saadeti.

Zira “hizmet-i Kur’âniyede bulunana, ya dünya ona küsmeli veya o dünyaya küsmeli. Tâ ihlâsla, ciddiyetle hizmet-i Kur’âniyede bulunsun.” Bu kaideye örnek olma rolü Hulusi Beye (rh) verilmiştir.

ONBİRİNCİ DÜĞME: Hizmete medar olacak teşebbüslerde “muhalif rey” veya “karşı arzu” sahibi olmak.

Üstad Hazretleri buna da başta kardeşi Abdülmecid (rh) olmak üzere, Muhacir Hafız Ahmed, Bekir Efendi, Seyranî (rh) gibi birçok zatı örnek vermiştir. Demek bu düğmeye de çok basılmaktadır.

Burada dikkati çeken “fikir suçunun” dahî şefkat tokadını celp edebileceğidir. Yani bir ictihad hatası, hizmet-i îmaniye odaklı düşü- nülmediği için meydana gelmişse bu “bir sevab” değil “bir tokat” sebebi olabilmektedir. Kendileriyle istişare edilenleri îkaz için zikredilmiş olmalıdır.

ONİKİNCİ DÜĞME: Hizmetteki kardeşleriyle içten içe rekabet edip onlara tefevvuk etmeye çalışmak.

Bu konuda Şamlı Hafız’ın (rh) tevafuklu Kur’ân’ı yazmadaki tavrı, her halde bunun en masum şekli olduğu için seçilmiştir.

Yoksa örnek çoktur. Ders kürsüsünü çok seven ve herkesin kendisinden ders almasını isteyen veya temsil görevinin hep kendisine verilmesini bekleyen, bu düğmeye basmak üzeredir.

Bu tür meselelerde doğru tavrı tayin için merhum Zübeyir Gündüzalp’dan (rh) mülhem şu ölçü kullanılabilir: 

“Daha iyi bilsen de sus! Ama susmak zararlı olacaksa o zaman da konuş!”

DİPNOTLAR:

1) İşâratü’l-İ’caz, Bakara 2/14 tefsiri.

2) Hutbe-i Şâmiye, 4. Kelime.

3) Beyhakî, VI/343.

4) Malik, Muvatta, Hüsnü’l-Huluk, 4.

5) N. ŞAHİNER, S. Şahitler, Bayram Yüksel’den naklen, III/67.

6) bk. Sözler, Lemaat, “Hasletlerin yerleri değişse.”

7) bk. el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, I/313, H. No: 1011; Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, IV/366, 5299 Lâfzen hadis olduğu şüpheli ise de manası itibariyle sahihtir. İmam Gazalî (ra) de İhya’sında: “Ümmetimden tevâzu sahip- lerini gördüğünüzde, siz de onlara tevâzu gösterin. Kibirli olanları gördüğünüzde ise, siz de onlara karşı kibirlenin” şeklinde benzer bir rivayeti nakletmektedir. (III/733).

8) bk. Kastamonu L. 51 “Hilmi, Çaycı Emin ve Tahsin’in fıkrası” İkincisi.

9) bk. 13. Şuâ “Risale-i Nûr’un haylaz gençlerde dokuz tokadı.”

10) bk. Kastamonu L. 51 “Hilmi, Çaycı Emin ve Tahsin’in fıkrası” Birincisi.

Okunma Sayısı: 3313
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mehmet tayip arslan

    7.10.2020 13:53:54

    DOKUZUNCU DÜĞME: Dünya meşgalesine dalıp vazifesi olan bir hizmeti ihmal etmek. Burada Hakkı efendi örneği verilmiş. Ancak risalede Kur'anı yeni tarzda yazma işinde vazifesini hakkıyla ifa ettiği belirtilmiş.Bununla beraber dava vekaletine teşebbüsü tokat için sebep olarak zikredilmiş. Kanımca eğer Hakkı efendi memur, esnaf veya öğretmen olsaydı sıkıntı olmayabilirdi. Ancak dava vekili (eskiden avukatın işini yapan) yanına gelen suçlu/suçsuz herkesi savunmak durumunda. Yani işin sonucunda harama bulaşma riski var. Ben öyle anladım açıkçası...

  • Mehmet Türeli

    30.8.2020 23:40:48

    İki yazı da çok güzel olmuş, son bölüme uyanlar cemaatin inşikakına sebep olmuşlar. Allah muhafaza etsin. Cemaatlerin arasına fitne sokup bölünmesine çalışanlara Allah fırsat vermesin.

  • cenk çalık

    30.8.2020 02:01:10

    Onikinci düğmede bir karar vermemiz gerektiği anlaşılıyor. Biz kendimizi satmak mı istiyoruz? Yoksa hizmet etmek mi istiyoruz. Yine İhlas Risalesinden örnek verelim: "Hattâ en latîf ve güzel bir hakikat-i imaniyeyi muhtaç bir mü’mine bildirmek ki en masumane, zararsız bir menfaattir. Mümkün ise nefsinize bir hodgâmlık gelmemek için istemeyen bir arkadaş ile yaptırması hoşunuza gitsin. Eğer “Ben sevap kazanayım, bu güzel meseleyi ben söyleyeyim.” arzunuz varsa çendan onda bir günah ve zarar yoktur. Fakat mabeyninizdeki sırr-ı ihlasa zarar gelebilir." Dördüncü düsturu da hatırlayarak kürsüden uzak durmak ve başarılı bir hizmette bulunanı görünce kendimiz yapmış gibi sevinmek ve sahiplenmek ne güzel bir haslettir. Rabbim bu düğmelere göre yaşayan kullarından eylesin inşaAllah! Allah razı olsun sayın hocam. Emeğinizi yüreğinize sağlık. Baki selamlar...

  • cenk çalık

    30.8.2020 02:00:51

    Onbirinci düğmede "Bir an için bile nefsimle başbaşa bırakma" hadisi aklıma geldi. Hizmet odaklı bakılamadığında ya da bir şekilde İhlas Risalesinde belirtilen "Sizlerin kalp ve ruh ve aklınızı ittiham etmem. Risale-i Nur’un verdiği tesire binaen itimat ediyorum. Fakat nefis ve heva ve his ve vehim bazen aldatıyorlar. Onun için bazen şiddetli ikaz olunuyorsunuz. Bu şiddet, nefis ve heva ve his ve vehme bakıyor; ihtiyatlı davranınız." şeklinde uyarılara dikkat kesilmemiz gerekiyor...

  • cenk çalık

    30.8.2020 02:00:27

    Onuncu düğme okurken İhlas Risalesinin üçüncü düsturunu hatırladım."Haksızlar dahi haksızlıkları içinde gösterdikleri ihlas ve samimiyet yüzünden kuvvet kazanıyorlar." cümlesi küçücük örgütlerin ,derneklerin koca koca devletlere kafa tutmasının ve başarılı olmasının sırrını anlatıyor. Davaları hak olmasa da dünyaya küsüp sadece haksız davalarına 24 saatlerini vererek bütün hayallerinden vazgeçmleri ve yeri geldiğinde dağlarda ya da açlık oruçlarıyla can vermeleri biz müslümanlara bilhassa "nurculara!" ehemmiyetli ders verdiğini düşünüyorum...

  • cenk çalık

    30.8.2020 02:00:04

    Dokuzuncu düğmede hizmetin yanına finansı koyduğumuzda helal dairede dahi olsa iflasın kaçınılmaz olduğunu anlıyoruz. İhlas Risalesini kıran birinci manidaki "Menfaat-i maddiye cihetinden gelen rekabet, yavaş yavaş ihlası kırar. Hem netice-i hizmeti de zedeler. Hem o maddî menfaati de kaçırır." cümleleri hatırlattı bana. Anlaşılan o ki için içine para girince ne dünyası gülüyor insanın ne de ahireti...

  • cenk çalık

    30.8.2020 01:59:36

    Sekinci düğmede birinci derecede gençler olsa da tüm hizmet ehlini ilgilendiriyor diye düşünüyorum. Bazen derslerde soruyorum. Burada olmayanlar nerede diye? Daha sonra yine soruyorum: Biz şu an bu derse gelmeseydik ne yapıyor olurduk? Cevaplar ya elimizde kumanda olur televizyon izlerdik ya da cep telefonuyla oyalanırdık diyoruz...

  • cenk çalık

    30.8.2020 01:59:18

    Yedinci düğmede bazı hassas ruhların dışarıdaki propagandalardan nasıl etkilediğini ve etkilenmenin de çoğu zaman iyilik niyetiyle kötülük yapıldığının acı misalllerinden biri nazara veriliyor. Demek ki aklı biraz geride bırakmak,hissiyatı ön plana almak manasına geliyor. Bu da bilhassa ruhen hassas ve evhamlı mizaçlara da menfii tesirini ziyadesiyle gösteriyor.

  • cenk çalık

    30.8.2020 01:58:58

    Altıncı düğmede İhlas Risalesinde geçen "Evet, yol iki görünüyor. Cadde-i kübra-yı Kur’aniye olan şu mesleğimizden şimdi ayrılanlar, bize düşman olan dinsizlik kuvvetine bilmeyerek yardım etmek ihtimali var. İnşâallah Risale-i Nur yoluyla Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın daire-i kudsiyesine girenler; daima nura, ihlasa, imana kuvvet verecekler ve öyle çukurlara sukut etmeyeceklerdir." cümlelerini hatırlamak yerinde olacaktır. Tarafsızlık bile mesuliyet gerektirirken muhalif cereyanlara taraf olmanın vebalini hayal etmek güçtür...

  • cenk çalık

    30.8.2020 01:58:28

    Beşinci düğmede günümüzünde en temel sorunlarından olan bid'aların diğer olumsuz niyetlerde olduğu gibi aksiyle tokat yiyeceği nazara verilirken ihtar kısmındaki izahat zübeyir abiyi de hatırlamama vesile oldu. Üstadın en sert tabirleri "taş kafa, akılsız vb..." zübeyir abiye kullanması aslında bize verilen mesajlardır. sadakat denilince "taş kafa!" olmak ,maaşı bırakıp çok cüzi tayinata razı olarak "akılsızlık!" yapmak bu hizmette olanlardan beklenen hasletlerdendir. ne mutlu taş kafalara ve akılsızlara!..

  • cenk çalık

    30.8.2020 01:58:04

    Dördüncü düğme başlıbaşına bir makale konusu diye düşünüyorum. "Ameller niyetlere göredir" hadisi aklıma geldi. Anladığım kadarıyla aynı eylem dahi olsa haram ya da sünnet oluşunu belirleyen faktör "niyetlerimiz" Niyetimiz kendimize ait çıkar ve dünyevi olunca aksi istikamette şefkat tokatı yiyiyoruz. Eğer hizmet etmek niyetinde olursak Rabbim yolumuzu açıyor;helal ve sünnet oluyor. Tam bu noktada müdâhene ile mümâşât arasındaki farkı Peygamberimiz(asm) ve Üstaddan örneklerle açıklayarak pratikleri nazara vermeniz mevzuyu çok daha anlaşılır kılmış. Bazen sorun oluşturacak insanları müspet hareket çerçevesinde şerlerini engelleyerek dost hale getirmenin ne kadar mühim bir sünnet olduğunu anlıyoruz. Hiç laftan anlamayan Mağrur ve mütecaviz zalimlere”ise anladığı dilden konuşmanın aksi takdirde ne tür sorunlara vesile olacağının özetide harika olmuş...

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı