ABD tarafı, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) ile SSB Başkanı İsmail Demir, Başkan Yardımcısı Faruk Yiğit, SSB Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı Grup Müdürü Mustafa Alper Deniz ve SSB Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanı Serhat Gençoğlu’na uygulanmasına karar verilen yaptırımların 7 Nisan’da yürürlüğe gireceğini duyurmuştu.

Yaptırım gerekçesi olarak şu bildirilmişti: “SSB’nin, Rusya hükümetinin savunma ve istihbarat kurumlarının parçası olan ya da bu kurumlar adına faaliyet gösteren bir şahısla kastî olarak önemli bir işlem gerçekleştirmesi.” 

Böylece SSB’ye yapılacak Amerikan ihracatı yasaklanmış, Başkanı İsmail Demir ile üç çalışanın hesapları dondurulmuş ve vize sınırlaması getirilmiş oluyor.

Biz bu konunun arka planını bilemiyoruz. Ancak Türkiye’nin NATO üyeliğinin sorgulanmasını sağlayacak ölçüde etki yapabileceğini de okuyoruz ve endişe ediyoruz. 

Zira elbette önemli olan millî menfaatlerimizdir ve fakat daha da önemli olan millî ve bölgesel menfaatlerimizin ve hatta dünya barışının en önemli dayanaklarından olan NATO üyeliğimizin onurlu biçimde sürmesidir. Nitekim Ukrayna meselesi de bunu doğruluyor. 

Bu yaptırımlar konusunun içeride başka etkilerinin de olması kaçınılmaz. 

Meselâ bir sigorta şirketi internette sigortalının sayfasından da ulaşılabilen beş milyon EURO hacimli bir poliçesine şu cümleyi aynen yazmış: 

“Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkeler veya bunlarla sınırlı olmaksızın uluslar arası kuruluşlar tarafından Türkiye hükümeti, Türkiye uyruklu kişiler ve/veya menşeli şirketlere karşı yasaklama, kısıtlama, sınırlama kararları gibi yaptırım kararı alınmış olması durumunda, iş bu sigorta sözleşmesi teminatları sonra erer. Taraflardan birinin bildirimi sonucu poliçenin feshi yapılır ve feshedilen poliçe ilişkin işlememiş dönemlere ilişkin primler iade edilir.”

Bu poliçe hükmünün sebebi, sonuçları ve geçerliliği gibi hususlara elbette Hazine ve Maliye Bakanlığı Sigortacılık Genel Müdürlüğü yetkilileri cevap vereceklerdir. 

Bu basit örnek dahi gösteriyor ki uluslar arası nitelik de taşıyan birçok sözleşmede NATO ve hür dünya tarafında bulunmak önemli bir güvenlik ve güvenilirlik gerekçesi olarak kabul ediliyor. 

Aksi haller ise gerçek bir risk oluşturuyor. 

Hem de her yönden.