"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adalete güvenmeli mi, güvenmemeli mi?

Ahmet BATTAL
19 Mayıs 2020, Salı
AK P kurucularından partide kalmış az sayıda kişi bilhassa yargıdaki adaletsizlikler üzerinden eleştirilerini sürdürüyor.

Sıradan vatandaş ise “adalete güvenmek lâzım” sözünü artık daha az söylüyor. 

Demek basının “her şey adalet çerçevesinde yürüyor” efsunu her gün biraz daha tesirini kaybediyor. Bizim gibilere kızanlar azalıyor.

Aslında yargıya güvenmenin şartları ve sınırları hususundaki basit bir tasnif bu meseleyi de kolay halletmemize yardımcı olur:

1. Yargının bir dosyada verdiği kararın âdil olduğuna inandığımız hallerde yargıya güveniriz. 

Meselâ suçlu olduğunu iyi bildiğimiz biri ceza aldığında ya da haklı olduğunu bildiğimiz biri hakkını elde ettiğinde güven problemimiz olmaz. Ama başka ve isabetsiz kararların ortaya çıkmasından da endişe ederiz.

2. Somut olayda ve olaylarda yargının verdiği kararın “yanlış” olduğunu bildiğimizde yargıya güvenmeyiz. 

Meselâ yargılandığı suç açısından masum olduğunu bildiğimiz birini mahkûm ederse yargıya güvenmeyiz. Eleştirme ve itiraz etme hakkımızı sonuna kadar kullanırız. 

Hele bu bizzat biz isek kimse bizi yargıya güvenmeye ikna edemez. Ama aynı yargının başka olaylarda isabetli karar vermiş olabileceğini de göz ardı etmeyiz. 

Aksi halde fıkraya konu oluruz: Morg görevlisi içerden gelen gürültüyle irkilmiş. Kulak kabartmış, bakmış ki tabutlarda yatanlardan biri kapağı tekmeleyip bağırıyor: “Ben ölmediiiiiim, çıkarın beni buradaaaaan, kimse yok muuuuu?”. Görevli kısa bir şaşkınlıktan sonra kendisini toparlamış, içeriden bağırana cevabı yapıştırmış: “Yat kardeşim, doktordan iyi mi bileceksin, ölmüşsün işte!”

Cemaat mensubiyetini gösteren delillerle örgüt üyeliğinden yargılananların bu suç açısından suçlu olduğuna inanmak böyle fıkralık bir şeydir. 

3. Dâvânın ve dosyanın mahiyetini bilmiyorsak yargıya güvenir miyiz?

Güvenmek isteriz. Sıradan insanların siyasî yönü olmayan dâvâlarında adalete güvenmememiz için fazlaca bir sebep yok. Adlî hata her zaman olur, ama süreç içinde düzeltilir diyebiliriz. Ama hele son beş altı senede olduğu gibi basın yargıç haline gelmiş ve yargının tarafsızlığı ve cesareti azalmışsa, bilhassa siyasî nitelikli dâvâlarda, kuru kuruya yargıya güvenmemiz için sebep yok. 

“Aklansın gelsin” demek mantıklı değil. 

Zaten iç yargı yollarında basamaklar ve bilhassa AİHM bu sebeple gerekli. 

AYM’ye bireysel başvuru 2010 Anayasa değişikliğiyle bu sebeple bu ikisinin arasına bir ara basamak olarak konuldu. 

“Ben Devletin adaletine her şartta illa güveneceğim, Devlet yanlış yapmaz” diyene lâfımız olmaz. Ama bize lâf edene söyleyeceklerimiz bunlar. 

Okunma Sayısı: 3507
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Haktan

    19.5.2020 19:17:14

    Kazandığımız bir şube müdürlüğü sınavı danıştayca iptal edildi.Usulsüzlük ve mevzuata uygun olmadığından.Ne oldu biliyormusunuz?Bakan üst mahkemenin kararını uygulamadı.Sonucuna ben katlanırım dedi.Böyle bir hukuk olur mu?Kazandığım halde iptalini istedim.Ancak siyasiler kendi listesini dahil ettiği için ipalini istemedi.Buyurun Hukuk.

  • İsa Kunçay

    19.5.2020 10:41:08

    Fıkra oturmuş. "Mahkemeden iyi mi bilecen?", "Ben niye içerde değilim? le örnekler çoğaltılabilir.

  • Hüseyin İlhan

    19.5.2020 01:20:55

    Ahmet hocam Allah razı olsun.YARGIYA güvenin dip yaptığı konusunda iktidara muhalif olan insanlar değil bizzat yargı içinde olan hukukçular dahi bu acı gerçeği dile getiriyorlar. 1-Siyasi mülahazalarla çıkartılan aflar yaraya merhem değil hak-hukuk ve adalete güvene kezzap dökülmüş etkisini yapmaktadır. 2-Son infaz düzenlemesi altındaki af ile serbest bırakılanları işldeikleri suçlar,ortaya yeni yeni mağdurlar ilave etmekten başka hangi faidesi oldu. 3-AF esasen devletin kendisine karşı işlediği suçlarda öncelik olmalı ve şahıslara karşı işlenmiş suçlarda ise taraf-ların rızası ile af sağlanmalıdır. 4-Yargının kararları ve o kararlar ile mahpu olanalr ıslah yerine bilakis içeride daha da suça meyilli veya suçlarında profosyenl iolarak topluma geri dönmekteler. YENİASYA ve risalei nurları mahkumlardan uzak tutan zihniyetlerin elinde bu mahpushaneler yarayı derinleştirmeden gayrı ne görev icra ediyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı