Seçmenin kararı kendince belli ama kafası karışık.
Hangi aday kazanırsa Suriyeliler ne olacak? Belli değil.
Hangi ittifak kazanırsa PKK meselesi nasıl bir şekil alacak? O da belli değil.
Hangi taraf kazanırsa AB ve AİHM ile ilişkiler nasıl bir şekle girecek? Hiç belli değil.
ABD ve Rusya veya Çin dost mu düşman mı olacak? Bu konuda da durum karışık, adayların ne dediği de seçmenlerinin ne düşündüğü de belirsiz.
Örnekler arttırılabilir.
AKMHP cumhurunun başkanı Erdoğan’ın “kimleeeerrrr kimlerle beraber” cümlesi en çok bugünler için ve elbette en çok kendisi için geçerli.
Çünkü iki adayın da çevresinde her türden ve her renkten insan ve insan topluluğu var. Siyaset kafa karışıklığı üretiyor.
Ve daha kötüsü siyaset müthiş bir gerilim üretiyor.
Ve siyaset ahlaksızlık üretiyor.
Oysa siyaset makul biçimde ayrılma ve sonra uzlaşma sanatıdır.
Evet, particilik part part olmaktır.
Elbette fırkacılık tefrik etmeyi sağlar ve demokrasinin gereğidir.
Yani önce ekipler ayrışacak ve yarışacak. Sonra yarışanlar olabildiğince uzlaşacak ve memlekete hizmet edecekler.
Ama şimdi böyle olmuyor. Makul bir bölünme değil bu.
Kimse “kendisi gibi” kalamıyor.
Kimse samimi değişimlerle yetinemiyor.
Peki, neden öyle değil de böyle oldu?
Kabahati başka şeyde aramaya gerek yok. Sebep Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube.
Seçilebilmek için oyların yarısından fazlasını almak zorunda olan her iki aday da elbette her çareye başvuruyor.
Müsebbibi de AKP+MHP=AKMHP.
Üstelik beş sene sonra bu ucubenin ortaya çıkaracağı Erdoğan’sız siyasi tablo çok daha karışık ve karanlık olacak.
TBMM’deki milletvekili dağılımı şimdilik bu ucubenin değişmesi için müsait değil. Ama her an her şey olabilir. Burası Türkiye. Burası Dünya…
Bu sebeple bu isteğimizden vazgeçmeyiz ve geçemeyiz.
Kısa değilse orta vadede yeniden gündeme gelmesi için çalışmak şart.
Bunun için ise önce cumhurbaşkanının değişmesi lazım.
Yarın oy kullanırken bunu da nazara alınız.
Son pişmanlık fayda etmez.