“- Cim; karnı yarık,
- Ha, ona benzer…”
Ama pek bilinmeyen başka bir tekerleme daha vardır.
Hikâyesiyle şöyle: Müftünin biri her nedense ve nasılsa meşrebini genişletmiş ve neredeyse her isteyene her konuda fetva verir hale gelmiş.
Sormuşlar: Hocam “o da caiz bu da caiz” deyip durursun, bu ne iştir?
“Evlâdım” demiş, “cimin karnı hem yarıktır hem geniştir, ne doldursan alır!”
Bu hikâyeyi neden anlattık?
Bu “FETÖ” damgası zaten bıktırdı, ama artık silikleşti, okunmaz oldu ve anonim damgaya döndü de ondan.
Önce ipucu kabilinden bir örnek:
Bir üniversitede bir doçent adayı akademik çalışma dosyasını hazırlıyor ve Yükseköğretim Kuruluna (ÜAK’a) başvuruyor. Jüri kuruluyor, dosya inceleniyor. Raporlar tamamlanacak.
Bu sırada bu hoca hakkında aslında rektöre muhalif olduğu için ve fakat görünüşte birilerinin birilerini fişleme işine adı karıştığı gerekçesiyle saçma bir sebeple bir idarî soruşturma başlatılıyor. Konu YÖK’e intikal ediyor.
Yine Rektörün ve avanesinin şikâyetiyle savcılık da ceza soruşturması başlatıyor.
Bunun üzerine Üniversitelerarası Kurul bu doçent adayının başvurusunu durduruyor.
Gerekçe red yazısında bildirilmiş. 7085 sayılı Kanunun 4. maddesi.
Bu Kanun 15 Temmuz darbe teşebbüsü sonrası çıkarılan bir KHK’nın kanunlaşmış hali. Özetle diyor ki “FETÖ iltisaklısı sayıldığı için görevden çıkarılan doçent adayı akademisyenler aklanmadan doçent olamaz, yürüyen başvurular da durur.”
Kanun görünüşte hukuka uygun. “Teröristten de destekçisinden de doçent olmaz” diyor.
Önemli olan kimin ne zaman ve kim tarafından terörist sayılacağı ve ispatının nasıl yapılacağı ve bir de ispat edilememesi halinde bu süre boyunca mağduriyetin nasıl giderileceği vs.
Ama bu olayda mesele bu da değil.
Zira bu başvurucuya Üniversitesi tarafından “sen filanca terör örgütü ile irtibatlısın, iltisaklısın, saklısın, yasaklısın, bu sebeple seni attık” denmemiş. Hakkında bu sebeple açılmış bir soruşturma filan da yok.
Öte yandan hiçbir kanun, “hakkında disiplin soruşturması olan ya da hakkında ceza dâvâsı olan kişi doçent olamaz, olmak için başvuramaz” da demiyor. Dese zaten mantıksız olur.
Ama oralarda birileri “cimin karnı geniştir, bu hukuksuzluğu yapmak caizdir” diyor.
İşte bu sebeple, neredeyse beş senedir diyoruz ki:
Bu 20 Temmuz KHK darbesi hukuka büyük darbe indiriyor. Keyfiliğe zemin hazırlıyor. Cimin karnını yarmakla kalmadı, habire genişletiyor ve ne bulursa içine dolduruyor.
Yine bu sebeple diyoruz ve diyeceğiz ki:
Artık yeter. Hukuka dönmek lâzım. İktidarda gözümüz yok. Kimler bizi yeniden hukuka döndürecekse onlar muktedir olsun istiyoruz.