Hazineye bakan nazır Bernart Redflag önceki gün Ahmet Hakan’ın programında dolarla ilgili ilginç şeyler söyledi.
İkisi de eleştirildi. Sosyal medya yıkıldı. “Böyle program mı olur”, “böyle gazetecilik mi olur” diye Ahmet Hakan’a saldıran mı istersiniz, Mehmet Ali Birand ile Tansu Çiller’in demokratik gericilik döneminde yaptığı canlı yayın tartışmasının videosunu paylaşıp “gazetecilik öyle değil böyle olur” diyen mi dersiniz. Hepsi vardı.
Ama asıl eleştiriyi, hiç hak etmediği halde Redflag aldı. Yok ekonomiden anlamıyormuş da, yok çokomelli kredi faizleri o dedi diye düşmezmiş de…
Halbuki, biri hariç, söylediklerinin hepsi doğruydu!
Sayın Bakan gazeteci Ahmet Hakan’a maaşını dolarla alıp almadığını sordu ve istediği cevabı doğru olarak aldı. O cevaptan yürüdü.
Ama soru yanlıştı. Zira Ahmet Hakan devlet memuru değildi ve Anayasal bir kavram olarak “maaş”ı ancak ve sadece memurlar alırdı. Özel sektörde çalışan işçiler ise maaş değil sadece “ücret” alırlardı.
Ama bu ayrıntıların ne önemi vardı ki! Hem İnce’nin bile bilemeyeceği bu ince ayrıntıları Albayrak’ın bilmesi mümkün değildi tabiî.
Zira kendisi bizzat çok önemli ve çokomelli başka bir şeyleri çok iyi biliyordu.
Meselâ şunları:
Osmanlı Devleti’nin yükseldiği dönemde hazine ikiye ayrılmıyormuş. Ne zaman ki Fatih bir kanunname yayınlamış ve padişahın hususî malı olan iç hazineyi idare edenlerle devletin malı olan dış hazineyi idare edenleri ayırmış. İşte o zaman o koca imparatorluk devletinin çöküş dönemi başlamış!
Demek ki tarihten alacağımız ders şuymuş: Padişahın ayrı, devletin ayrı hazinesi olmazmış. Olursa devlet yıkılırmış.
Demek ki neymiş: Padişah kendi hazinesini korumak için nazır tayin ettiğinde aynı bakan devletin hazinesini de gerektiği gibi koruyup gözetir ve kendi malı gibi sahip çıkıp dilediği gibi harcarmış.
Devlet dediğin de ancak böyle yönetilirse çok iyi yönetilirmiş zaten.
Zaten devlet demek başkanı demekmiş. Başkanı demek bakanı demekmiş. Bakanı demek seyredeni demek değilmiş. Göreni demekmiş. Göreni de hazineyi kendi malı gibi göreni ve oradan da kendi adamını göreni demekmiş. Adamını göreni Allah da görürmüş.
Parlak jöleler göz kamaştırırmış. Parlak jöleler ayak kaydırırmış. Çokomelli kaymak daima daha tatlı olurmuş…