"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İki değil dört çatlak

Ahmet BATTAL
17 Mayıs 2022, Salı
Dünkü Yeni Asya’da manşetten verilen “Dış Politikada İki Çatlak daha” başlıklı haberi okudunuz.

Özeti de şöyle: “Tek adam rejiminin dış politikası İsrail, Mısır, BAE ve Suud’da keskin U dönüşlü manevralarına yeni çelişkiler ekleyerek devam ediyor.”

Gerçekten ilginç şeyler oluyor. 

Birkaç gün önce “AKP’li dostlar MHP iktidarına ne der” başlıklı yazımızda iktisadî iktidarın AKP’de ama ideolojik iktidarın MHP’nin elinde olduğunu yazmıştık. 

Dış politikanın kimin elinde olduğu konusunda ise tam bir şüphe var.

Öyle ya… Erdoğan “İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya katılmalarına olumlu bakmamız mümkün değil” diyor. 

Sonra Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Söz konusu ülkelere NATO’nun kapılarını kapatmadıklarını, ancak ulusal güvenlik meseleleriyle ilgili olarak müzakerelerde bulunmak istediklerini” söylüyor. 

“Müzakere” hoş söz. Ama Erdoğan ve Kalın’ın bundan ne anladığı önemli. Mesela birbirleriyle “müzakere ederek” konuşabiliyorlar mı? Yoksa makamda “evet efendim” dışarıda “… efendim” mi? 

Üçüncü ve dördüncü misal de tam oturuyor. 

AKP Grup Başkanvekili Cahit Özkan “Birleşik Arap Emirlikleri baktı ki Türkiye’ye diz çöktüremiyor, teslim oldu” diyor. 

Parti Sözcüsü Ömer Çelik o cümleler için “Partimizin görüşlerini yansıtmıyor” diyor. (Hatta Özkan’ın bu sebeple istifasının istendiği ama direndiği öne sürülmüş).

Bunları “çok seslilik” olarak yorumlamak da mümkün olabilir. Ama öyle sayılması için bunların kamuya açık ya da kapalı “müzakere ortamlarında” söylenmiş olması gerekirdi.

Zira müzakere kültürü ve çok seslilik karardan öncesi içindir. Herkes fikrini söyler. Barika-i hakikat ortaya çıkar ve karara dönüşür. 

Sonra icracı olan herkes onun ardından gider. 

İcraat tek gibi ama gerekçe çok sayıda ve farklı farklı ise, bu durum, ortada hakikat berklerinin olmadığını gösterir. Her yeri aydınlatan hakikat şimşekleri yerine herkesin kendi kafa fenerine tabi olduğunu gösterir. Kafa feneri ise ortak aklın göstereceği her şeyi değil kafa ne tarafa çevrilirse sadece o tarafı gösterir. (“Çevrilirse” “çevirtilirse” demektir!)

TUBA üyesi ama muktedirlerin kadrosunu elinden aldığı Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Mustafa Erdoğan’ın sosyal medya hesabından “Bunu keşfetmek herkes için değilse de, benim gibi tecessüs sahibi insanlar için ‘büyük’ bir olay” diyerek açıkladığı bilgiye göre Namık Kemal’in ünlü ‘’barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar’’ sözünün ilham kaynağı İngiliz Filozof Herbert Spencer imiş. “İktidarın Meşruiyet Alanı” diye çevirebileceğimiz “The Proper Sphere of Government” adlı kitapta 1843’te şöyle yazmış.

“Truth has ever originated from the conflict of mind with mind; it is the bright spark that emanates from the collision of opposing ideas.” Yani “Hakikat her zaman düşüncenin düşünceyle çatışmasından doğmuştur; karşıt fikirlerin çatışmasından doğan parlak kıvılcımdır, şimşektir hakikat.”

Sözün ve fikrin sahibi hakikat âşıklarına da, Namık Kemal’e de, ondan aktaranlara da selam olsun. 

Tek adama ve tek adamcılara da…

Okunma Sayısı: 2104
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı