İstanbul Şehir Üniversitesi’ni kuran kırk yıllık Bilim ve Sanat Vakfına Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından geçici yönetici atanmış.
Atama gerekçesi YÖK Kanunu’nun Ek 11. maddesinin ek 10. fıkrası. Şöyle:
“(Ek fıkra: 20/8/2016-6745/15 md.) Vakıf yükseköğretim kurumunun faaliyet izninin geçici olarak durdurulması hâlinde durdurulma süresince, kurumun idaresi, eğitim ve öğretimi sürdürmek veya tamamlamak üzere YüksekÖğretim Kurulu’nca garantör üniversiteye veya belirlenecek bir Devlet Yükseköğretim Kurumu’na verilir. Bu vakıf yükseköğretim kurumunun kurucu vakfının yönetim organı başkan ve üyeleri ile vakıf yükseköğretim kurumu mütevelli heyet başkanı, üyeleri ve tüm yöneticilerinin görevleri, faaliyet izninin geçici olarak durdurulması kararı ile birlikte sona erer. Bu kurucu vakfa, Yükseköğretim Kurulu ile birlikte Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün talebi üzerine yetkili mahkeme tarafından kayyım atanır. (Ek cümle: 31/10/2016-KHK-678/23 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7071/23 md.) Mahkeme tarafından kayyım atanıncaya kadar kurucu vakıf, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilir.”
Yani yapılan iş bu maddedeki son cümleye uygun. Atanan da kayyım değil…
Ama bu kanun hukuka uygun mu?
Gördüğünüz gibi bu kanun hükmü, memleketimize, KHK döneminin yanlış ve haksız/yersiz bir mirası.
Yanlış, zira:
Bir vakıf bir üniversite kurar. Bir miktar malvarlığını kurduğu üniversiteye tahsis eder. Üniversiteyi yönetecek ekibi seçer ve YÖK de görevlendirir.
Üniversite görev yapamaz hale gelir de tasfiye amacıyla garantör üniversiteye devredilirse kurucu vakıf bundan nasıl etkilenecek ki vakfın yönetimi de işten el çektiriliyor?
Üniversite ile kurucu vakıf arasında iki yönlü bir malî ilişki yok. İlişki tek yönlü ve vakıftan üniversiteye kaynak aktarmak biçiminde. Üniversite kendi gelirlerinden vakfa kaynak aktaramaz. Aktarırsa suç işlemiş olur.
Denilebilir ki Kanun bu yasağı delmeye kalkanların olabileceğini varsayıyor ve mahkeme kararıyla kayyım öngörüyor. Ama, sonra bununla da yetinmiyor ve KHK ile gelen bir ek cümle ile mahkeme kararını dahi beklemeksizin vakfı yöneticilerinin elinden almayı emrediyor.
Giden gelir mi? Mahkeme kararı işe yarar mı?
Dünkü Gazetede de gördünüz. Bu tasarruf hükümete yakın medyada da “kayyım atanması” olarak görüldü ve eleştirildi.
Haklı olarak, “28 Şubat sürüyor demek ki” dedirtti.
Ama unutmayalım ki asıl problem Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün işleminde değil. Asıl sıkıntı KHK düzeninin kendisinde.
Bu yüzden siyasetin ve kamuoyunun asıl önceliği KHK düzenini geri çevirmek olmalı.