İYİ Parti milletvekili Aytun Çıray’ın, Ümit Özdağ, Buğra Kavuncu ve Meral Akşener ile ilgili açıklamaları önceki günkü medyada yer aldı. Konuşmanın diğer bölümleri arasında gözden kaçan bizce önemli bir bölümü şöyleydi:
“Bugün halen AKP’ye oy veren yüzde 20-25 civarında merkez sağ seçmen var. Bu seçmen kendisinin temsil edilebildiği bir alan görmedi, Sayın Erdoğan’ın politik davranmasıyla buraya oy vermeye devam etti. Daha önce Demokrat Parti şemsiyesi altında DYP’yle ANAP’ ın birleşmesinin sayın Mumcu ve Sayın Ağar zamanında hüsranla sonuçlanması nedeniyle bu seçimde Demokrat Parti’ye yüzde 15-20 oy verecek seçmen tekrar AKP’ye döndü. Tayyip Bey de bu önemli potansiyeli kaçırmamak için Köksal Toptan ve Süleyman Soylu’ya tam anlamıyla sahip çıktı. Merkezde siyaset yapmış biri olarak o oyların İYİ Parti’ye kanalize edilmesi gerektiğini düşündüm. Türkiye’nin boşluğu merkez siyasetteydi. Aslında bu bir demokrasi mücadelesiydi. İYİ Parti’nin kurucu genel sek- reteri olarak bunu büyük ölçüde başardık.”
Parti içi meseleler bizim konumuz değil.
Ama demokrasi ve Demokratlardan oluşan cephe ihtiyacı ve Demokrat Partinin bir boşluğu doldurabileceği (ve doldurması gerektiği) yolundaki tesbitler sanırız “siyasette taşlar ne zaman yerine oturacak” diyen herkesin ilgi alanına girer.
Biz siyasetle “siyaset yapmak için” ilgilenenlerden değiliz.
Siyaset yapanlara ve yapmak isteyenlere kendimizce memleket ve milletin menfaatine olarak doğru kuralları ve yönü göstermeye çalışıyoruz.
Şöyle: AKP’nin kişi karizmasına endeksli geçici bir parti olduğu, fikrî temelinin ve gerçek bir tabanının bulunmadığı, en geç muhalefete düştüğü andan itibaren dağılma sürecine gireceği ve çok geçmeden dağılacağı ÖZAL / ANAP örneği ile sabit.
Siyasetle ilgilenen herkes bunu biliyor ve buna göre pozisyon alıyor. Biz de not ediyoruz.
Biz “merkez sağ” parti ya da partiler kavramının yetersiz olduğunu görüyoruz.
Zira merkezin hemen solunda da Demok- ratlar var ve bazıları sağda denilenlerden daha ilkeli siyaset yapıyorlar.
Sağ ya da sol ayrımı olmaksızın doğrudan merkezde bir Demokrat akım ve duruş var. Sağ ve sol ayrımı da esasen Türkiye’deki siyasî akımların genel şartlarına uygun değil.
Bu sebeplerle demokrasi cephesinde bulunan ve bulunmasını istediğimiz herkesin bir arada olması ve Türkiye’yi 1930’lara götürmeye çalışan tek adam rejimi belasından kurtarmaya çalışması lâzım.