Bu köşenin okuyucuları bağımsız Anayasa Hukuku Hocası Prof. Dr. Kemal Gözler’i mutlaka tanırlar.
Kendisinin “tek kişilik ilim ordusu” yönünü biliyorduk, ama muhteşem hiciv yeteneği hakkında bilgimiz yoktu.
anayasa.gen.tr adlı web portalında önceki gün paylaştığı ve linkini mailimize gönderdiği muhteşem yazısı vesilesiyle bu özelliğinden de haberdar olduk.
Linki için:
https://www.anayasa.gen.tr/kurbaga-manastiri.htm
Hikâyesinde Boğaziçi Üniversitesi’ni -nerden bulduysa(!)- “Kurbağa Manastırı” adıyla adlandırmış.
Bugünün hikâyesini güya Perfectus Belaslatinas adlı bir rahibin elyazması Latince eserinin kendisi tarafından yapılmış tercümesinin dilinden ve 1330’larda manastırlarda (medreselerde) yaşanmış olayları anlatır gibi anlatmış.
Bir solukta okuduk.
Ama açık söyleyelim, son bölümde dördüncü dönem hakkında yazdıkları iç karartıcı. Biz daha ümitliyiz.
Dikkatimizi en çok şu cümleler çekti:
“Keza provincia’dan merkeze doğru rahip geçişine şahit olduk. Pek çok eski ve köklü manastırımız dışarıdan atanan rahiplerle dolduruldu. Bu rahiplere, “mancınıkla atanmış rahipler” anlamında, ‘catapultarius’lar’ ismi verildi.”
Biz ise Boğaziçi’ne atamayı “paraşütle atama” olarak tarif etmiştik. Doğrusu mancınık bu operasyona daha bir uymuş. Zira atılanın düştüğü yer perişan olur, ama mancınığın attığı şey de parçalanır.
Gerçekten, bu olayda da rektör Melih Bulu hayatı boyunca “kayyım rektör” olarak anılacağı için akademik ömrü perişan oldu. Kalmakta ısrarı ayrıca üzücü. Hatta aşağı tükürse de yukarı tükürse de üzücü. İleri de tüküremiyor!
Şimdi bilhassa gençlerin dikkat etmesi gereken şey provokasyonlara gelmemek.
Bir de işi sulandırmaya çalışanlara mani olmak.
Birileri “bunlar din düşmanı” gibi safsatalarla meseleyi din sömürüsüne çekmek istese de buna alet olmamak lâzım. Bu AKP’nin klâsiği.
Ey Boğaziçi Üniversitesi’nin muhafazakâr ve hatta dindar gençleri!
Oyuna gelmeyin, gelene engel olun, dostça dürtün, uyandırın.
Bu bir demokrasi ve özgürlük meselesi.
Konu son kale durumundaki üniversitelerin muhalefete kapatılması ve susturulması. Tarih böyle yazacak.
Ve zaman, “konuşan Türkiye”yi gerçekten isteyen samimî Demokratların konuşma ve konuşturulma zamanı.