"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Çalışma üçgeninde kim memnun?

Ahmet Cemil Çökren
04 Aralık 2025, Perşembe
Toplumda ilginç bir çalışma üçgeni var:

Esnaf memura, memur işçiye, işçi esnafa özeniyor. Herkes diğerinin hayatını kendisininkinden daha rahat ve daha cazip sanıyor. Fakat gerçekte kimse bulunduğu hâlden tam anlamıyla memnun değil.

Geçenlerde bir işçi arkadaşım, esnafa özendiğini söyledi. Ardından esnaflarla sohbet ettiğimizde tablo çok farklıydı. Sabah 8’den akşam 8’e kadar, cumartesi dâhil çalışan, ayın neredeyse 15 gününü kiraya veren esnaflar var. Ancak dışarıdan bakan biri bunların hiçbirini görmüyor. Herkes zannediyor ki esnafın tüm kazancı kâr, masrafı yok…

İşçi ise vardiyalı ve yoğun bir tempoda çalışıyor. Memur bunu bilmiyor, sadece fazla mesai ücretine bakıp “Ne güzel kazanıyorlar” diye düşünüyor. Oysa bu ücret, o yoğun, düzensiz ve yıpratıcı çalışmanın bir karşılığı.

Memurun Zannedilen Rahatlığı

Esnaf ise memura özeniyor. Cumartesi–Pazar tatil… Öğretmense yazın üç ay, kışın bir ay tatil… Fakat memur da esnafta gördüğü o daha lüks yaşamı -altındaki jip, rahat hayat- kendisinde istiyor. Azıcık böyle bir yaşamı seviyorsa, memur maaşıyla bunun mümkün olmadığını görüyor ve o da kendi hâlinden memnun olamıyor.

Kısacası bu çalışma üçgeninde herkes başkasının iskemlesi ile meşgul; fakat hiç kimse kendinde bulunan  nimetleri görmüyor.

Bediüzzaman’ın İskemle Örneği

Bediüzzaman Hazretleri, kanaat ve hırs arasındaki farkı çok güzel bir temsille anlatıyor. Bu kıssa, herkesin aslında kendi bulunduğu hâle bir kez daha bakması gerektiğini gösteriyor:

“Ehl-i kanaat ile ehl-i hırs, iki şahsa benzer ki; büyük bir zâtın divanhanesine giriyorlar. Birisi kalbinden der: “Beni yalnız kabul etsin, dışarıdaki soğuktan kurtulsam bana kâfidir. En aşağıdaki iskemleyi de bana verseler, lütuftur.” İkinci adam güya bir hakkı varmış gibi ve herkes ona hürmet etmeye mecbur imiş gibi mağrurane der ki: ‘Bana en yukarı iskemleyi vermeli.’ O hırs ile girer, gözünü yukarı mevkilere diker, onlara gitmek ister. Fakat divanhane sahibi onu geri döndürüp aşağı oturtur. Ona teşekkür lâzımken, teşekküre bedel kalbinden kızıyor. Teşekkür değil, bilakis hane sahibini tenkid ediyor. Hane sahibi de ondan istiskal ediyor. Birinci adam mütevazıane giriyor; en aşağıdaki iskemleye oturmak istiyor. Onun o kanaati, divanhane sahibinin hoşuna gidiyor. ‘Daha yukarı iskemleye buyurun’ der. O da gittikçe teşekküratını ziyadeleştirir, memnuniyeti tezayüd eder.”1

Bu temsil bize şunu hatırlatıyor: Bulunduğumuz hâlin kıymetini bilmeli, kanaat etmeli ve şükretmeliyiz. Herkesin gözü başka bir mevkide olduğunda huzur kaybolur. Oysa daha kötü bir durumda da olabilirdik. Rabbimize şükrümüzü artırdığımızda, bir bakmışız ki çok daha güzel bir “iskemleye” oturtulmuşuz.

Dipnot:

1- Mektubat s. 459.

Okunma Sayısı: 146
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı