"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Münezzehiyet ve mutlak sonsuzluk

Harun SÖZLER
04 Aralık 2025, Perşembe
Günlük dilde “sonsuz” dediğimizde çoğu kez yalnızca ileriye doğru uzayan sınırsız bir çizgiyi düşünürüz: Bir, iki, üç… der ve ekleriz: “Bu böyle gider, sonsuza kadar.” Oysa bu, sadece döngüsel bir devamlılık tasviridir.

Gerçek manada sonsuzluk ise hem başlangıcı olmayan hem de sonu bulunmayan bir varlığa mahsustur. Çünkü başlangıç, doğrudan doğruya zamana ihtiyaç duyar. Zamanla kayıtlı olan hiçbir şey mutlak anlamda ezelî olamaz; başlangıcı olan her şey bir başlatıcıya muhtaçtır. Dolayısıyla mutlak sonsuzluk, ancak zamandan ve mekândan münezzeh olmakla mümkündür.

“Hem ezel, mazi silsilesinin bir ucu değildir ki, eşyanın vücudunda esas tutulup ona göre bir mecburiyet tasavvur edilsin.”1

Modern bilim de bu hakikatin izlerini taşır. Gözlemler, kâinatın durmadan genişlediğini gösterir. Bu genişleme geriye doğru takip edildiğinde, kâinatın bir başlangıç anına sahip olduğu anlaşılır. Yani kâinat ezelden beri var değildir; yokluktan var edilmiştir. İşte zaman da o anda işlemeye başlamıştır.

Bu yüzden “sonsuz kâinat” tabiri, tıpkı tükenmesine rağmen “tükenmez kalem” dememiz gibi sadece bir mecazdır. Zaman, kâinatın kendisine bağlıdır: Kâinat varsa zaman vardır; kâinat yokken zaman da yoktur.

Ve burada asıl mesele belirir: Zamanla kayıtlı olan hiçbir şey mutlak değildir. Mekânla sınırlı olan hiçbir şey ilah olamaz. Bu nedenle Allah, zamanın da mekânın da ötesindedir. Zaman yaratılmıştır. Mekân yaratılmıştır. Kâinat yaratılmıştır. Ve yaratılan hiçbir şey, Yaratan’ı kuşatamaz.

Bunu kavramak için şu misal oldukça açıktır: Tek bir güneş vardır; fakat binlerce ayna karşısına konsa, her aynada ışığıyla görünür; fakat hiçbirinin içine girmez.

İşte bunun gibi Allah her şeyi kuşatır; ama hiçbir yere sığmaz.

Bu nedenle “Allah her yerdedir” demek eksik, “Allah hiçbir yerdedir” demek yanlış olur.

“Madem Sâni-i Kadîr mekândan münezzehtir; elbette kudretiyle her mekânda hazır sayılır.

Ve madem tecezzi ve inkısam yoktur; elbette her şeye karşı, bütün esmâsıyla müteveccih olabilir.”2

Allah’ın zamandan ve mekândan münezzeh oluşu, O’nun kudretinin mutlak olduğunu bildirir. Bizim hayal edebildiğimiz her şey, ister madde ister mânâ olsun, bir sınır, bir başlangıç ve bir bitiş taşır. Oysa Allah için sınır, başlangıç ve son yoktur.

Mahlûkun gayesi mahlûka dönmek değil, Hâlık’a yönelmektir. “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işiten, her şeyi hakkıyla görendir.”3

“Hiçbir şey O’na denk değildir.”4

Sonsuzluğu arayan, onu ancak Allah’ta bulur.

Dipnotlar:

1- Sözler, 26. Söz

2- Mektubat,  20. Mektup

3- Şûrâ Sûresi: 11. 

4- İhlâs Sûresi: 4. 

Okunma Sayısı: 123
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı