Risale-i Nurlar’da ve Nur Şakirtleri arasında ders arkadaşlığının ayrı bir yeri var olduğu bilinen bir hakikattir.
Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin tabiriyle teşekkül etmiş bir kavram ve sosyal bir vak’adır ders arkadaşlığı…
Zafer Ferah kardeşle tanışmamızın mazisi çok eskilere dayanmaz… hatta oldukça da yeni sayılır… Pandemi sürecinde evlere hapis olmaya başladığımız geçen senenin ilkbaharında bir kardeşimizin teklifi ile Gebze’de, online sabah namazı derslerine başlamıştık. Maksadımız sabah namazı sonrası kerahat vaktini okuyarak geçirmek… Sabah Namazından sonra güneşin tulu’u ile başlayan ders işrak vaktine kadar devam ediyor. Hz. Üstad ile başlayan bu ders, dershanelerimizde hâlâ devam ediyor. Bu dersin hususiyeti, herkes sırasını bekliyor ve sırası gelinceye kadar bir kısmımız gözüyle birimiz de parmaklarıyla takip ediyor. Dersin sonuna kadar herkes pür dikkat. Bu kadar müdakkik ağabey ve kardeşler aynı zamanda geniş bir tashih heyeti vazifesini de yapıyor. Geçen yaz mevsimi boyunca devam eden dersimizin müdavimleri gün geçtikçe artarak genişlemeye devam ederken, kim tarafından derse dahil edildiğini bilemediğim Zafer kardeşle son baharda online derslerimize iştirakiyle sanal âlemde tanışmış olduk.
Zafer kardeş aslen Karadenizli olup uzun yıllardan beri Ankara’da hayatını idame ettirmekteymiş. Çocukluk döneminde 3 yaşlarında iken havale geçirmiş ve gözlerinde hasar meydana gelmiş… 1970’li yıllarda 6 kez ameliyat geçirmiş ve 12-13 yaşlarında ise görme kabiliyetini tamamen kaybetmiş… Risale-i Nurlar’la tanıştıktan sonra Ankara derslerinin takipçisi olmuş ve görmeyen gözüne rağmen, kalb gözüyle bütün sohbetlere iştirak eder olmuş. Muhabbet Fedailerinin organize ettiği online sabah namazı derslerinin de müdavimi olmuştu… Aman Ya Rabbi… o ne azim, o ne sadâkat ki, Rabbimin bir lütfu olarak Risaleleri parmak uçlarıyla eksiksiz okur ve Arabi ibareleri de mahreçlerine uygun telâffuz ederdi.
Ders öncesi ve sonrası yaptığımız sohbetlerde kendisini daha iyi tanıma fırsatımız olmuştu. Bazen görme engelli vatandaşlarla yapılan derslerde Yeni Asya’nın takip ettiği hakikatlere mugayır dillendirilen fikir ve düşünceleri aktarır ve dile getirilen hususlarda abilerin kanaatlerini öğrenmek isterdi. Hatta bir defasında ders sonrası yapılan serbest sohbette “ben sizleri seslerinizden tanıyorum, ama ahirette simalarınızdan nasıl tanıyacağım?” diye sormuş ve Muhabbet Fedailerinden abiler de Cennet ile alâkalı Nurun Yirmi Sekizinci Sözünde geçen hakikatleri aktarmışlardı.
Netice itbariyle, fizikî ortamlarda hiçbir arada bulunamadığımız Zafer kardeş de her fani gibi bu âlemdeki hizmet defterini kapattı, fakat sevap defteri onun meftunu olduğu Şahs-ı Manevî sayesinde kıyamete kadar açık kalmaya devam edecek inşaallah. Rabbim bizleri Cennetin de buluştursun inşaallah..
Veda ve duâya vesile olması duâsıyla kaleme aldığımız bu yazımızı, Zafer kardeşin imanının ne kadar kuvvetli ve teslimiyetinin ne kadar kavi olduğunu gösteren şu hatırası ve sözü ile bitirelim:
Yine bir sabah namazı dersi sonrası yaptığımız serbest sohbet esnasında, halinden memnuniyetini dile getirdikten sonra, unutamayacağımız ve ibret alınması gereken şu cümleyi sarfetti: “Eğer Allah beni öldükten sonra dünyaya tekrar gönderse ve bana tercih olarak gören göz veya görmeyen göz mü istersin diye sorsa, ben hiç tereddütsüz bu halimi tercih ederim” demişti. Sebebini de ahir zamanın günah görüntülerinden en iyi korunmanın böyle olacağından bahsederek bu teslimiyetiyle, Hastalar Risalesi’ndeki Üstad Hazretleri’nin Ondördüncü Deva’da zikrettiği “Ey gözüne perde gelen hasta! Eğer ehl-i imanın gözüne gelen perdenin altında nasıl bir nur ve mânevî bir göz olduğunu bilsen, ‘Yüz bin şükür Rabb-i Rahîmime’ dersin.” Hakikatini tam anlamış ve gereği olarak hakikî manada şükrü yapanlardandı… Ve Rabbim onu ve benzer sebepler vesilesi ile vefat edenleri, On Beşinci Deva’da bahsedilen “hastalıkların bir kısmı var ki, eğer ölümle neticelense, mânevî şehid hükmünde, şehadet gibi bir velâyet derecesine sebebiyet verir.” hakikatine nail olanlardan eylesin amin…
Rabbim onu Ahirzaman’ın cazibeli suretlerinden muhafaza edip, ahiretin güzelliklerini göstermek için dünya misafirhanesinden terhis edip, daimî olan ahiret yurdunun güzelliklerini görmek için göç etmiştir.
Kabrin öbür tarafında, dünyada emsali bulunmayan nuranî zatlarla berzah salonunda bizleri bekliyor. Rabbim onu Nur Talebelerinin Şirket-i Maneviyesinden kıyamete kadar hissedar eylesin. Amin.
Ağabeyi Ahmet Ümit Ferah başta olarak ailesine, dostlarına ve cemaatimize taziyetlerimizi sunarız.