“Risale-i Nur’un sadeleştirme/sahteleştirmesini önleyeceğiz” oyunu ile bazı safdil dindarı aldatarak devletleştiren, tekelleştiren, resmî ideolojiye, Süfyanist sisteme, Diyanete teslim eden zihniyet; -daha önce ısrarla ve feryat ederek dikkat çektiğimiz gibi;- çok dehşetli tahrifat ve tahribatlara başladı!
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı metinlerde, Şuâlar adlı önemli eserde yer alan “Hata-Savab Cetveli” ile bazı kritik mektuplar kitaptan çıkarıldı.
Okuyanlar bilir ki, bu kitaplarda Risale-i Nur’un önemi, hak ve hürriyetlerin gerekliliği, Demokratların/Hürriyetçilerin desteklenmesi,
Deccal/Süfyanın tahribatları, Resmî ideolojinin ve müstebit devlet yapılanmasının dine, dindarlara, cemaatlere, tarikatlere yaptığı ve yapmaya devam ettiği zulümler… Adnan Menderes, Celal Bayar, Tevfik İleri gibi siyasilere, günümüze de ışık tutan ve tartışılan mevzularda siyasî istikamet veriyor.
Ve keza, okuyanlar bilir ki, “Hata-Savab Cetveli”nde, Risale-i Nur’u hedef alan günümüzdeki saldırıları da susturacak ve püskürtecek cevaplar vermişti Bediüzzaman.
Peki, bu vahim vakıa karşısında insaf, vicdan, feraset sahibi ehl-i imana ve özellikle Nur Talebelerine düşen vazife nedir?
“Emr-i bil-ma’ruf, nehy-i an’il-münker” (İyiyi, doğruyu emretme, anlatma, yanlıştan, kötülükten men etmek) aklı, gücü, bilgisi yerinde olan her Müslümana farzdır.
“Hayatımı kudreti elinde tutan Zat’a yemin ederim ki, ya ma’rufu emredecek, münkeri yasaklamaya çalışırsınız veya Allah size, tarafından bir azap gönderecektir. Sonra siz O’na duâ edeceksiniz, fakat duânız kabul olunmayacaktır. Bir kötülük gizli kaldığı vakit, zararı yalnız sahibine olur; açıktan yapılıp çevre tarafından değiştirilmediği vakit ise, zararı umuma şâmil olur.”
“Bir grup yolcu geminin güvertesinde, diğer grup yolcular ise, geminin alt katındadır. Alt kattakiler güvertedekilerden su isterler. Üstekiler ise, ne su verirler ne de onların su almak için yukarı çıkmasına müsaade ederler. Bunun üzerine, alt kattakiler, su elde etmek niyetiyle gemiyi delmeye başlarlar. Üsttekiler, buna engel olurlarsa hepsi kurtulacaklar; onları kendi hallerine bırakırlarsa, beraber boğulacaklardır.”
Gemiyi batırmaya çalışan zalim yöneticilere karşı bir şey demeyecek miyiz?
“Umumî musîbet, ekseriyetin hatâsından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın o zâlim eşhâsın harekâtına fiilen veya iltizâmen veya iltihâken taraftar olmasıyla, mânen iştirak eder, musîbet-i âmmeye sebebiyet ver”meye devam mı edeceksiniz?
Yoksa, sabahlara kadar dövünecek misiniz, tevbe-i nasuh ile duâ mı edeceksiniz! Yoksa “elinizle, dilinizle” düzeltecek misiniz; “kalbinizle buğz” mu edeceksiniz?
Yüreğiniz hangisine yetiyor!