Taklit, araştırmaksızın büyük, muteber veya itimat edilen kişilere uymak şeklinde de tarif edilebilir.
Ehl-i tahkik ise, gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen, tahkik ehli, araştırmacı, hakikatleri delilleri ile bilen âlim. Ehl-i tahkik ve tetkik. Gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler. Ehl-i tahkik ve keşif maneviyat âlemlerinde iman hakikatlerini gözleme yeteneğine sahip insanlar.
“Nur Talebesi ehl-i tahkiktir. Dolayısıyla, “Bir Nur Talebesine olur olmaz eseri okutturmak ve her sözü (ve dahi hatırayı) dinlettirmek kolay birşey değildir. Zîra, onun gönlünün mihrak noktasında yazılı olan şu “Dikkat!” kelimesi, en hassas bir kontrol vazifesi görmektedir.” (Bediüzzaman, Tarihçe-i Hayat, s. 17)
Bediüzzaman, Nur Talebeleri için de şu ölçüyü verir: “Biz ehl-i haliz, namzed-i istikbaliz. Tasvir ve tezyin-i müddeâ, zihnimizi işbâ’ etmiyor. Burhan isteriz.” (Bediüzzaman, Muhakemat, s. 32)
Bugünü yaşıyoruz, ama, geleceğe namzediz. İddianın tasviri, etraflıca ve süslü anlatılması bizi doyurmuyor. Aklî, mantıkî, ilmî delil ve ispat isteriz.
Sosyal olaylar da hava gibidir. Kimi zaman güneşli, yağmurlu, karboralı, fırtınalı, soğuk, sıcak.
Fitne, fesat fırtınası ve soğuğu geldiğinde “evliyalar da etkilenir, üşürler!” Öyle ise, onlar da tedbir almalıdır! Kardeşlerimizi yıpratmaya çalışıldığı zamanlarda yapılması gereken şey, tahkik etmek, Risale-i Nur’un meslek ve meşrebinin şu maddelerine de sadâkatle sarılmak ve işletmektir:
“İnsan hüsn-ü zanna memurdur. İnsan, herkesi kendisinden üstün bilmelidir… Ve başkaların bazı harekâtını, hikmetini bilmediğinden takbih etmesin. Binaenaleyh, eslâf-ı izâmın hikmetini bilmediğimiz bazı hallerini beğenmemek sû-i zandır. Sû-i zan ise, maddî ve mânevî içtimaiyatı zedeler.” (Bediüzzaman, Mesnevî-i Nuriye, s. 57)
Hüsn-ü zan etmeliyiz önce. Sonra şu maddelerini işletmeliydik: “Hiçbir müfsid ben müfsidimiz demez. (...) Delil ve âkıbete bakınız.” (Münâzarât, s. 119)
“Tahkik” mesleğinde en önemli nokta, “söylenen bir söze veya iddiayı” tarafgirlik saikıyla hemen reddetmemek gerekir!
Önce “delili/belgeyi” istemek ve araştırmak, sonra “akıbete” bakmak ve ondan sonra karar vermek lâzım. Ve eğer iddia doğru değilse, meslek ve meşrebimiz neyi gerektiriyorsa onu yapmalı.