Risale-i Nur’daki içtimaî, siyasî bir meselesini nazara vermek, siyasete müdahil olmak mıdır, yoksa Risale-i Nur hizmetinin içindeki bir mesele midir, diye soruyor bazı kardeşlerimiz.
Nur Talebesiysek Risale-i Nur’daki hakikatler bizim ölçümüzdür, o ölçüler bu güne kadar bizi hiç yanıltmadı, yanıltmayacak da... Biz imanî konularda olduğu gibi içtimaî ve siyasî konularda da Bediüzzaman’ı dinlemeliyiz. Bilirsiniz ki,
“Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözler’in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü, çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz” (Mektubat, s. 413.) cümlesine göre Bediüzzaman, Kur’an ve Sünnet-i Seniyye’nin bu zamandaki içtimaî, siyasî ölçü ve prensiplerini ortaya koymakla vazifelidir. Zira, Risale-i Nur’da İslam şartları namaz, zekat, oruç, hac ve sair ibadet ve ahlâkî hakikatleri de-fıkhî yönleri her mezhebe göre olduğu için hariç-teferruatıyla izah ve ispat edildiğine göre onlar da, “ulûm-u imâye”, yani, imân ilimleri içinde. Eğer Bediüzzaman müceddid ise, günümüzdeki içtimaî, siyasî ölçüleri belirleme yetkisi onun değil mi? Şu ifadeler de bunun delili:
● Risale-i Nur sadece iman dersi değil, içtimaî ders de verir. (Hizmet Rehberi, s. 54.)
● Risale-i Nur, ‘yüksek İslâm siyaseti’ ve ‘Kur’ân siyâsetini’ takip eder. (İşârâtü’l-İ’câz, s. 84.)
● Şu Münâzârât, hem de siyâset tabiblerine, teşhis-i illete (hastalıkları teşhise) dâir hizmet ile mükellef ve muvazzaftır. (Münazarat, s. 46.)
● İslâmiyet ve vatan zararına her türlü cereyana karşı koyan (Hizmet Rehberi, s. 53.) Risale-i Nur, şu zamanın ihtiyaçlarına uygun bir ilaçtır. (Hizmet Rehberi, s. 25.) Ayrıca, Risale-i Nur’da İslam ilimleri literatüründeki tüm içtimaî, siyasî mefhumlar hürriyet, meşrutiyet, meşveret, cumhuriyet, adalet, şûrâ, meclis, istibdat, v.s. yer almaz mı?
Öyle ise, üzerinde “Risale-i Nur Külliyatı’ndan” diye yazan başta “Münazarat, Sünuhat, Hutbe-i Şamiye, Divan-ı Harb-i Örfî, Şualar, Emirdağ, Kastamonu, Barla Lahikaları”nda bahsedilen içtimaî, siyasî meseleler de “ulûm-u imâniye”, yani, imân ilimleri içinde değil mi?
Bediüzzaman’ın içtimaî, siyasî görüşlerini saklayıp, kendi düşüncelerinizi onun diye lanse ederseniz ona iftira etmiş olmaz mısınız?
Mezkûr eserleri de “anlayarak ve kabul ederek” (Lem’alar, s. 171.) okuyup, müzakere, mütalaa etmeyen, “Bediüzzaman’ın içtimaî, siyasî görüşü şudur” diye fikir beyan etmemeli!