Aslında Medresetüzzehra üniversitesinin binalar/kampusler olarak inşa edilmesinin ret edilmemesi kader nokta-i nazarında hayırlara vesile olmuş. Şöyle ki:
- Belki o zaman Risale-i Nur Medresetü’z-Zehra üniversitesi gönüller üzerine kurulup Türkiye’nin bölge, il, ilçe, kasaba, köylerine, İslâm âlemine, dünyaya yayılmayacak, yaygın eğitim modeline dönüşmeyecekti. Birkaç bina, kampus olarak kalacaktı.
- Medresetü’z-Zehra üniversitesinin bina/kampus olarak vücut bulmamasının hikmetini Rüyada bir hitabeden mülhemle:
“Birden meclis tarafından denildi: "İzah et."
“Dedim: "Devletler, milletler muharebesi, tabakat-ı beşer muharebesine terk-i mevki ediyor. Zira beşer esir olmak istemediği gibi, ecîr olmak da istemez. (1. Dünya Harbi’nde) Galip olsaydık, hasmımız ve düşmanımız elindeki cereyan-ı müstebidaneye, belki daha şedîdâne kapılacak idik. Halbuki o cereyan hem zalimâne, hem tabiat-ı âlem-i İslâma münâfi, hem ehl-i imânın ekseriyet-i mutlakasının menfaatine mübayin, hem ömrü kısa, parçalanmaya namzettir. Eğer ona yapışsaydık, âlem-i İslâmı fıtratına, tabiatına muhalif bir yola sürükleyecektik.
“Şu medeniyet-i habise ki, biz ondan yalnız zarar gördük. Ve nazar-ı şeriatta merdud ve seyyiatı hasenatına galebe ettiğinden, maslahat-ı beşer fetvasıyla mensuh ve intibah-ı beşerle mahkûm-u inkıraz, sefih, mütemerrid, gaddar, mânen vahşî bir medeniyetin himayesini Asya’da deruhte edecektik." (Bediüzzaman, Sünûhat, Enstitü/internet, s. 58)
Bu son cümleden de hareketle, eğer Medresetü’z-Zehra üniversitesinin bina/kampus olarak ortaya çıksaydı, Süfyanizmin/Deccalizmin eline geçecekti. Dizayn edip yapılandırdığı müstebit ve seküler eğitim sistemini, ilke ve inkılâpları Medresetü’z-Zehra’ya da sokacaktı. Kader-i İlâhî buna müsaade etmedi.