Müslümanlar olarak bilhassa siyaset cephesinde savruluyoruz.
Çünkü, ifsat komitelerinin bombardımanı, bilgi kirliliği anaforu, şaşırtmacalı soruların bombar-dımanına maruz dehşetli zaman diliminde yaşıyoruz. Ferdi bilgi, ilmimiz cevap vermeye, gücümüz direnmeye kâfi değil. İçtimâî/siyasî meselelerde de istişare etmeye mecbur ve mükellefiz. Şûraya önem vermeliyiz:
Zira, meşveret “Veşavirhum fil-emri/Ve işlerde onlarla istişare et. Ve emruhum şura beynehum-/Onların aralarındaki işleri istişare iledir.”1 âyet-i kerîmelerinin de gereği hem farz, hem sünnettir. Peygamberimizin (asm) hakkında vahiy olmayan her meselede istişare ve onlarca hadisiyle de meşvereti tavsiye etmiştir.
Peygamber varisi Bediüzzaman da Asr-ı Saadet meşveret modelini günümüze taşıyarak; “Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.”2 Siz “meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim.”3 demiştir. Bir diğer önemli ve muhteşem tesibiti şudur:
“Zaman şahsiyet ve enaniyet (benlik, egonun) zamanı değil, cemaatin şahs-ı mânevi zamanıdır.”2 Cemaat ve meşveret; yalnızca dini hizmetlerde veya ibadetlerde değil; ilim, sanat, ticaret ve her türlü iş, faaliyet ile meslekte geçerlidir. Eskiden buluş, keşif, ve ticareti de şahıslar yapardı. Şimdi AR-GE’ler, NASA ve CERN cemaatleri yapıyor!
Cemaat ve ferdin psiko-sosyal yapı ve durum-larını da şöyle ortaya koyar: Şahıs ne kadar dâhi ve hattâ yüz dâhi derecesinde olsa… mağlûptur.”3 “Fert dâhi de olsa, cemaatin şahs-ı mânevisini karşı sivrisinek kadar kalır.”4 “Cemaatte olan kuvvet, fertte yoktur.”6
Bu zamanda siyasetin alt disiplinleri de dallanıp budaklanmıştır. İdare, yönetim fevkalâde zorlaş-mıştır. Üniversitelerde ve think-tenk kuruluşlarında siyaset bilimi ile uğraşan onlarca fakülte ve binlerce merkez vardır. Bir fert bunlara vakıf olamaz. Ayrıca ferdler, özellikle bu zamandaki müfsit komitelerin dizayn ettiği “yalancı, gaddar, canavar siyaset” karşısında aldanma ve savrulmalardan yalnız başına tesbit ile çare üretemezler. Kur’an’ın İçtimâî/siyasî ölçü ve stratejilerini bilemezler. O zaman şu hakikate göre hareket etmek zorundadırlar:
“Risale-i Nur şakirtlerinin bir şahs-ı mânevîsi var; şüphesiz o şahs-ı mânevî bu zamanın bir âlimidir.”7 Şahs-ı maneviyle bilgi eksikliği meşveret eden fikir dağınıklığı, kafa karışıklığı ve savrulmalardan kurtulur!
Dipnotlar:
1-Al-i İmran Suresi, 159., Şura Suresi, 38.; 2-Emirdağ Lâhikası-I, Enst./inter., s. 219.; 3-Şuâlar, s. 289.; 4-Emirdağ Lahikası, s. 445.; 5-Mektubat, s. 425.; 6-İşaratü’l-İ’caz, s. 162.; 7-Lem’alar, s. 171.