Hizmetler için koşuşturuyoruz. Buna rağmen kimileri de -özellikle siyaset labirentlerinde şaşkınlığa düşenler- “Bunca zaman hizmet ediyorsunuz, kaç kişiniz?” diye morallerimizi bozabiliyor.
Ne olursa olsun, Üstadımızın şu direktifini nazara almalıyız: “Elbette bize en elzem iş, telâş etmemek ve meyus olmamak ve birbirinin kuvve-i mâneviyesini takviye etmek ve korkmamak ve tevekkülle bu musîbeti karşılamak ve habbeyi kubbe yapan farfaralı gazetecilerin kubbelerini habbe görüp ehemmiyet vermemektir.” (Bediüzzaman, Şuâlar, s. 296)
Saniyen, şunu bilmemiz gerekiyor: “Mühim ve büyük bir umur-u hayriyenin çok muzır mânileri olur. Şeytanlar o hizmetin hâdimleriyle çok uğraşır. Bu mânilere ve bu şeytanlara karşı ihlâs kuvvetine dayanmak gerektir.” (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 164)
Ve “La taknatu min rahmetillah /Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” (Zümer, 39/53-54) âyetinin bir parça tefsiri olan şu cümleleri okumak ve sindirmektir:
“Evet, evet, neam, neam. Sivrisinek tantanasını kesse, balarısı demdemesini bozsa, sizin şevkiniz hiç bozulmasın, hiç teessüf etmeyiniz.” (Bediüzzaman Said Nursî, Münâzarât, s. 46)
Diğer taraftan şu gerçeği aklımızdan çıkarmamalıyız: Biz, “başarı, sayı, sonuç odaklı” değil, “rıza ve hizmet odaklı” çalışıyoruz, çalışmalıyız.
Zira, “Cenâb-ı Hakk’ın rızası ihlâs ile kazanılır; kesret-i etbâ’ ile ve fazla muvaffakiyetle değildir. Çünkü onlar, vazife-i İlâhiyeye ait olduğu için, istenilmez, belki bazen verilir. Evet, bazen birtek kelime sebeb-i necat ve medar-ı rıza olur. Kemiyetin ehemmiyeti o kadar medar-ı nazar olmamalı. Çünkü bazen birtek adamın irşadı, bin adamın irşadı kadar rıza-yı İlâhîye medar olur.
“Ey sevaba hırslı ve a’mâl-i uhreviyeye kanaatsiz insan! Bazı peygamberler gelmişler ki, mahdut birkaç kişiden başka ittibâ edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etbâ’ ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlâhîyi kazanmakladır.
Sen neci oluyorsun ki, böyle hırsla “Herkes beni dinlesin?” diye, vazifeni unutup vazife-i İlâhiyeye karışıyorsun?
Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenâb-ı Hakk’ın vazifesidir. Vazifeni yap, Allah’ın vazifesine karışma.” (Bediüzzaman, Lem’alar, s. 156)