8.7.2024 tarihli, “Bediüzzaman ve bazı talebeleri neden seferî namazları kısaltmamış?” başlıklı yazımıza özelden ve köşemizde farklı yorumlarla katkı yapanlar oldu.
Anlaşılan o ki, hepimiz Risâle-i Nûr’u çok daha dikkatli, detaylı, derin “okumalar, müzakere, mütalâa ve ilmi istişareler” yapmalıyız. Bediüzzaman içtihadı bile içtihad ve tecdit etmiştir! 27. Söz’ün bir esprisi, herkes kendi mezhebinin peşinden gitmesidir.
“Hanefîlere göre seferîlik müddeti içinde dört rekâtlı farz namazları iki kılmak vacibtir.”1 (Farz diyen Hanefi imamlar da var.) Kısaltmayıp, tam kılan vacibi terk etmiş olur. Dört kılarsa, ilk iki rekaat vacib, diğer iki rekâat ise nâfile olur. Bu durumda, ilk iki rekâatın sonunda selâm vermek vaciptir; bu geciktirilmiş, farz da nâfileye ilâve edildiğinden tehir edilmiş olur. Diğer taraftan, farz nâfileye eklenmekle nâfilenin başlama tekbiri terk edildiğinden mukruh işlenmiş olur.”
“Vacibin” terki, farzın tehiri ve mekruhlar söz konusu olduğunda artık “ruhsat”a bakılmaz! Belki Hanefilere göre kısaltmak “azîmet”tir! Zira, “Bu, Allâh’ın size verdiği bir bağıştır. Allâh’ın sadakasını kabul edin.”2 hadisine dayanır. Ve keza, “Peygamberimiz (asm) umre, hac ve savaş için yaptığı yolculuklarda, namazları kısaltarak kıldığını bildiren rivâyetler tevâtür derecesindedir…” Burada “ruhsat”ın da iyice araştırılması gerektiği ortaya çıktı:
“Sözlükte ‘kolaylık’ anlamına gelen ruhsat kelimesi, fıkıh usulü terimi olarak şer‘an geçerli mazeretlere binaen normal durumlara ait aslî hükmün (azîmet) gereğine uymamayı meşrû hale getiren, kolaylaştırma esasına dayalı geçici hükmü ifade eder. (bk. Abdülazîz el-Buhârî, II, 298-299.)”3
Kaldı ki, Bediüzzaman seferilikteki içtihadını “ruhsata” göre yapmış ve kesinlikle kısaltılması gerektiğini söylemiştir: “Bir hükmün hikmeti ayrıdır, illeti (sebebi) ayrıdır. Hikmet ve maslahat ise, tercihe sebeptir, îcâba, îcâda medar (uymaya, yapmaya sebep) değildir. İllet ise vücûda medardır. Meselâ, seferde namaz kasredilir. İki rekât kılınır. Şu ruhsat-ı şer’iyyenin illeti seferdir. Hikmeti ise meşakkattir. Sefer bulunsa, meşakkat hiç olmazsa da namaz kasredilir. Çünkü, illet var. Fakat sefer bulunmasa, yüz meşakkat bulunsa, namazın kasr edilmesine illet olamaz...”4 Bu cümlelerden anladığımız kadarıyla Bediüzzaman seferîlikte Hanefîlerin içtihadını esas almıştır. Lem’alar’daki (s. 364) içtihadı aynıdır. Bundan öte fikir, yorum olur, hüküm ve içtihad olamaz!
Dipnotlar:
1-İmam-ı Azam’ın İçtihad ve Görüşleri, El-ihtiyar, Metn-i Muhtar Terc., s. 44.; 2-Buhârî, Misâfirîn, 4, vd.; 3-islamansiklopedisi. org.tr/ruhsat.; 4-Sözler, Enst./intr., s. 444.