“Mûsıkînin prensipleriyle dikilmiş ve duygularımıza giydirilmiş süslü bir elbise”;
“Zihnimizde uyanan fikirlerin, derûnumuzda canlanan duygular, heyecanlar, arzular, emellerin manzûm bir şekilde ifâdesi”, şeklinde tarif edilir.
Bediüzzaman’a göre şiir; kıymetli, şirin bir ifâde vasıtasıdır. Fakat, şiirde hayâl hükmettiği için hakikate karışır ve gerçeklerin sûretini değiştirir. Bâzân, hakikat biribirine geçer.2
Şiirin işi; küçük ve sönük hakikatleri büyük ve parlak hayallerle süslendirip beğendirmektir.3
Onu güzel gösteren ise, içindeki hayalin hakikate bir derece benzemesidir... 4
Herbir hayalde ise bir hakikat danesi bulunması şarttır... 5
Müsbet/pozitif duygu, meşrû düşüncelerin mahsûlü şiir güzel; olumsuz/negatif, gayr-ı meşrûların ise, çirkindir. Peygamberimiz (asm) bu hakikati, “Şiirin bir kısmında hikmet vardır”6 sözüyle veciz bir şekilde ifâde eder.
Şiirin malzemelerini hayal toplar; duygular yoğurur. Düşünceler kalbte kıvamını bulur ve dimağdan/zihinden akarlar.
Şiirin hizmetkârı hayaldir. Şayet kalb sağlam, akıl hikmet dairesinde ise ve nefs-i emmâre/kötülükleri isteyen nefis terbiye edilmişse; İlâhî, melekî ilhamlara mazhar olunur. Eğer kalb bozuk ise; ilhamlar şeytandan, habis ruhlardan gelecektir.
Şiir, hakka/gerçeğe hizmet; insanın ulvî hislerine hitap eder; pozitif, müsbet hareketlere, iyiye, güzele, akıl ve zekâ ile yoğrulmuş yiğitliğe; millî, edebî, ahlâkî duygulara yöneltirse tam bir san’attır. Asr-ı Saadette, Hassan bin Sabit, Abdullah bin Revaha (ra) gibi şair sahabeler; şiirle İslâm’a hizmet eden şairlerden olduğunu da hatırlatalım.
Her insana potansiyel olarak ifâde kabiliyeti verilmiştir. Şairler, kabiliyetlerini şiir yönünde teksif etmişlerdir. Fakat, kimi zaman, hissettiklerini, duygularını kelimelere dökemezler; dökseler de onu şiirin ölçüsünde söyleyemezler.
Kimi şairler, cesedi elbiseye göre yontmuş ve yontmaktadır. Divan şairlerinin eleştirilen yönlerinden birisi de, şiir divanları sıkılsa, elemkârâne feryatlar damlayacağı7 gerçeğidir.
Dipnotlar: 1- Nihad Sami Banarlı, Türkçenin Sırları, Kubbealtı Neşr. s. 88-89. 2- Bediüzzaman Said Nursî, Barla Lâhikâsı, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 1999, s. 178. 3- Bediüzzaman, Sözler, s. 144. 4- Bediüzzaman, Age, s. 80. 5- Bediüzzaman, Muhakemât, s. 90-91. 6- Buharî, Edeb, 90; Tirmizî, Edeb, 69; İbn-i Mâce, Edeb, 41. 7- Bediüzzaman, Sözler, s. 634, 196.