Makam mevki: İlim adamları, sanatçılar, edebiyatçılar makam ve para peşine düştüğünde rengi solar ülkenin, akordu bozulur; iş olsun diye yapılır işler ve bir türlü hale yola girmez!..
Unutuş kötüsü: Unuttuğun... terk ettiğin... ve n’ettiğin.... kendini böyle ikide birde...
Cesur: Ve seni cesurlara yazalım çünkü şimdinin/ufkun/sonsuzluğun peşindesin.
Arayış sessizliği: Şöyle kaygısız bakmak zamanlara... Ne derler... den uzaklaşıp... çalmak kapısını kaybolmuşların...
Vefa: Bizim için çırpınanları duymamanın /görmemenin sağırlık/körlük dışında ne çok isimleri vardır acep; bilen bilir!
İlke/l: Geri kalmış toplumlarda ilkeler değil; ilkellik ön plandadır.
Fatura: İnsanca yaşamanın faturası ağırsa; orada körler ve sağırlar çoktur!
Tekleyen teknoloji: Sözüm ona “iletişim çağında” ikide bir gezden/gözden/arpacıktan söz edip bulduğunuz “iletişim” araçlarının “göstermelik” olduğunu yine siz isbatlayabilirdiniz ve “başardınız!”
S/uç: Uç fikirlerin suç olduğu yerde; yerde kalmaya mahkûmuz demektir!
Yanlış hesap: Yanlış hesap döner Şam’dan, Bağdat’tan. Döner; erken ya da geç.
Konuşmak ve susmak:
Büyük konuştum; kimseler duymadı beni!
Büyük büyük sustum;
Duysunlar diye sessizliğimi!
İççilik: İş; “iç”ten geçmeden olmaz ki...
Ba/kış: Dikkatli bakmadı;
Dik dik baktı!
Bu yüzden soldu çiçekler!
Hırssız ve hırsız: “Hırslı olun!” diyoruz; sonra da: “Niye hırsız oldun?” diyeleniyoruz! Çare mi? Hemen söylüyorum:”/Hırsız/ olmak istemiyorsan... /hırssız/ ol!” diyeceksin. Gaye-i hayal ne güne duruyor!
Unutkan kötüsü: “Yok, yok; unutmam!” diyordu; unuttu!
Kendini hiç tanımıyormuş!
Dert/leşmek: Derdin yoksa... seninle dertleşemem!
Rüya: Rüya görmem, diyordu yaşadıkların ne?!...
Okul: Okullar mı? Oradan yetişmiş “bir kişi” aranıyor.
S/inmek: Eşitliğin, şefkatin, hürmetin olmadığı yerde hürriyet de olmaz, demokrasi de... Hak, hukuk, adalet topluma sinmezse; toplum siner.
Dert: Derdin yoksa dert çok; derdin varsa dert yok!
Sakin: Ey dünya sakinleri! Sakin olunuz!
Eğitim: Eğitimi eğitmek gerekiyor.
Tegafül: Unutacaksan unut; unutuyormuş gibi yapma!
Acele: Aceleye sor:”Nereye gidiyorsun?” diye... aceleden cevap da veremez! Acele bir yere varmaz; varsa da bir şey anlamaz!
Sabah: Sabah olsa da uyansak; (ve/ya) biz uyandığımızda mı sabah olacak?!
Fark: Oraya farklı, buraya farklı konuşmak, görünmek; “farklı” olmak anlamına gelmiyor.
İz: Belki de yoksun! Bir izin, tozun, sözün var mı?
Vergi algı: Vergiler toplanıyor da... Neyin nereye gittiğini kim soruyor! Ne kadarı, kime, kimlere, nereye, nasıl dönüyor?
Geçim: İnsanlarla hoş geçinmek de aklın şubelerinden diye okuyup öğrendim.
Can sıkıntısı: Canın sıkılıyor. Kitap da okumuyorsun. Emellerin almış başını gidiyor... Her şeyi dünyada/n istiyorsun. Canın sıkılır!
Mevsim: Aşk... en çok... hangi mevsim?!... Aslında aşk... bütün mevsimlere uğrar! (Mevsimler mi aşka uğrardı?!...)
Bekleyiş:
Gece/(de) olduğum; doğru...
Doğru; gündüzü beklediğim...
Beklediğim doğru; âlem şahit...
Yıldızlarla bir; sabaha kadar...
Gece: Gece bir bilmeceyse çözelim.
Şaşı: Dünya mı?
Hangi dünya?
Kendi dünyana baksana!
Şaşı seni!
Seçim: Her seçimde... kendini yeniden seçmiyor/ayırmıyor/tanımıyorsan... sözlükte “seçmek” maddesine bir bak!
Tezat (değil): Mesele anlaşıldı: Silâh fabrikaları açlık; ilâç fabrikaları hastalık imal ediyor!
Kapkara m/izah: Bütün ağaçlar kesilip bitince o altınlarla ülkemiz altın devrini yaşayacak!
Telâşe: Yok diploma telâşeleri... Yok ev... Yok evlenme... Yok şu, bu derken... erkenler geçlere, lâzımlar elzemlere, mühimler ehemlere karışıp gidiyor.
Gün/dem: Beni ilgilendirmeyen bir sürü haber... Yapma gündemlerden günümüzü yaşamayalım diye birileri bitmez gayretler içinde... Ne zaman yaşayacağız?!...
Hayat dersleri: Hayatı zorlama, horlama, sıkıştırma, gevşetme, es geçme, hayret etmezlik etme!
Merak:
Kendin hariç; herkesi merak ediyorsun!