BORÇLU:
Çok borcum var Sana;
Ezelden ebede...
Ödeyemem ki...
*
İLÂÇ:
İlâcımız meşveret, adalet, hürriyet... Bunun da adresi Meclis... Namık Kemal’in Rüya’sını görmeye her zamandan daha çok ihtiyaç var. Almanya savaştan çıktıktan hemen sonra toparladı. Biz niye hep dönüp aynı aynı yere geliyoruz; başımız döndü! Sanat yok, ticaret yok, ziraat yok; ne kaldı geriye?!
*
KÖRLEŞME:
“Küreseleşme...” dedikleri; “körleşme...” imiş meğer! Dünyanın gözü, “dünyayı” görmüyor. Para, beton, silah... ve masumların ahı... Yanlış mı tutuyorum aynayı, fotoğrafı?!...
*
ZAMAN AYNASI:
...ve zaman...
Titriyor aynalar/da...
Fotoğraflara düşüyor.
*
SOKAK:
Sokak, “rüzgâr” dolu;
Dikkat et;
Savuruyor topladıklarını!
*
SABAH BESTESİ:
Her sabah...
Her yan—da...
Bahar şarkıları...
Sen uykuların kucağında...
*
ZİNCİRLİ HAYATLAR:
Her kafadan bir ses çıksa... çıkmıyor.
Haydi, çık, konuş... konuşmuyor.
Esaret, kalın bir zincir...
Kir, pas içinde...
Kır, at!
*
YASAKLAMA:
Yasakları yasaklasak mı; bilinmez köşelerde şaklasak mı?!Hürriyet neydi?!
Yasaklar niye tam bize göreydi!
Yasaklar yakamıza yapıştı[ğına göre niye] pasaklar yakamızdan silinmiyordu?!
*
OCAK:
Kömür ocaklarında niye “ocaklar” yanıyordu?! Kömür ocaklarında niye “ocaklar” sönüyordu?!
*
DÜŞÜNCE PAZARI:
Düşünce ortaya düşünce birilerini bir düşüncedir alır. Kimisi alınır. Alınsın alınmasın; satmaya kalkma sende! Ama sen de denecekleri de. Zira pazara gelir mallar; alan alır. O kadar uzak durma; almasan da mala bak!
*
SORULAR:
Amaan ben de dalga geçer gibi soru soruyorum! Hiro Hito da kim?
Japonya [yasaklı ülke olmasına rağmen(!)] nasıl japonya oldu? Biz bu kadar matrakız ve niye suratımız asık? Almanya niye çok kitap okuyor? Yasaklı yayınları yaydığı için mi?! Bunca yasağa rağmen eğitimimiz niye zirvede?! Bunca hürriyete rağmen İsveç niye kırk bin dolar?! Norveç niye bizden mis gibi yasaklık dersleri almaz?!
Sınıflarımız kalabalık olduğu halde eğitimimiz niye donuk?
Bu kadar mimarımız niye bi’ tane Sinan etmiyor?! Yetersiz yasaklar yüzünden mi!
*
ÂN PAZARI:
Ânlık dünya; geldiği gibi...
Dur; durabilirsen!
Anlat derdini de...
Durdurabilirsen!
*
HABER:
Habersiz yaşadıklarından haberin olsun!
*
KARDEŞLİK MANİFESTOSU:
Şucu bucu değilim, arkadaş!
Lâf olsun diye değil...
İçimi açıyorum, içimi.
Hakikatçiyim hakikatçi...
Kalbimin kırıklığı yeter.
Saçına başına bakmam.
Rengin ne olursa olsun;
Dengimiz insanlık bizim...
Ağaçlar, kuşlar gibi...
Gökyüzü hepimize lâzım...
Ağaçlar gibi kardeşçesine...
Nâzım’ın dediği gibi...
Artık bıktık diyorum.
O taraf, bu taraf değilim...
Değilim vallahi değilim...
Hakikate sarınmak isterim.
*
HİCRET:
“Hicret nedir?” diye soruyorsun.
Sanattan Sanatkâr’a yolculuk benim anladığım. Kainat Mektebi’nin mektuplarını açmadan, içmeden, okumadan dünyadan gidenler o kadar, o kadar çok ki... Ve... kalbimize hicret edemiyorsak... daha nereye ki yolculuk?!
*
ÜMİT:
Ha bugün ha yarın;
Bir pencere açılır diye;
Bekliyorum ha!
*
İLK İŞ:
Dil olmadan din olur mu? İlk emir yani iş: Oku!
*
SELÂM KELÂM:
Selâmlaşmaların soru işaretlerini bu kadar çağrıştırması âcilen ciddîye alınmalı. Karşılıksız selâmlara hasret kalmışlara cam gibi/can gibi selâmlar gönderelim. Bekliyorlar!
*
VASATIN HASADI:
Osmanlı’ya rağbet var son yıllarda da bizde de ifrat ve tefrit hastalığı var. Ya göklere çıkarıyoruz ya da yerin dibine batırıyoruz. Bir kere okul bilgileriyle ancak buralara geliyoruz. Yani Fatihlerden, Yunuslardan geriye... Romanlarımız, filmlerimiz akıl ve kalp dengesinin sınırlarını zorluyor. Şiirlerimiz de şiir inceliğini inceldiği yerden koparmış. Sanatın, hakkın, estetiğin penceresinden değil de enemizin, gelgeç heveslerimizin penceresinden bakınca... bakılmayacak, okunmayacak şeyler ortaya çıkıyor. O zaman ortaya eline yüzüne bakılır şeyler koyalım.
*
SATILIK MEVSİM:
Satılık sonbahar... arkadaşlar!
“Dikkat” fiyatına... Gitti gidiyor!
*
DİKKAT:
Oyalandığın... yalan şeyler olmasın!
*
ÖLÜM ÖLÜM ÖLMEK:
Bir “türlü” ölecekken... “türlü türlü” ölüyoruz her halde!
*
MODERN DÜNYA:
Demir, makine, teknoloji...
Modern dünya, ha!
...ve açlık...
...ve yalnızlık...
...ve gürültü...
*
RUTİNİTE:
Rutin yok!
Dünkü sen sen değilsin.
Bu deniz başka...
Dün yoktu bu dalga...
Bu çay kokusu yeni...
Seni dün görmüştüm.
Bugüne asırlar vardı.
Geceyi geçip geldin.
Sabahı içip geldin.
Bana bir rutin göster.
Bu güneş mi, ay mı?
Seni bir papatya oyalar mı?
Rutin var mı?
*
KALEM:
Bir derdin varsa zaten kalemi eline alırsın. Yoksa bile, sen, yine kalemlen; güzelleşirsin!
*
KAPI:
İki arada bir derede...
Kalmak istemezsin;
Biliyorum!
Bir’e dön o zaman!
Kaç kapıda kaldın;
Saklama!
Bir kapı seni bekliyor;
Dön o zaman!
*
KALAN :
Bırakıp gideceğiz.
Silâhları ve paraları...
Bir kalbin kalacak sende.
*
AT, GÖZLÜĞÜ:
At gözlüklerini atacak bir anlayış gelir mi acaba?!
*
YARALI:
“Yaralı; beş paralı!” diye takılırdık çocukken. Öyle değil miyiz... hâlâ!
*
ÇAY KEYFİ:
Güzel görebilmek bir fazilet... Hayata tebessüm edebilmek, keyiflice bir çay içebilmek az şey mi!