Baş döndüren gündemler... değişmeyen fakirlik...
Baş döndüren gündemler... değişmeyen cehalet...
Değişmeyen gündemler... (her nasılsa!) aynı haberler...
Bu kadar kirli, kaba, kör, müsrif, ecir, esir zamanlara düşeceğimiz aklıma gelmezdi.
Bu işin bir çıkışı olmalı...
Bu böyle gitmez. Bu ocaklar böyle tütmez.
Ders almak da yok ha; kuzuların, kuşların, çiçeklerin, denizlerin, güneşin, yıldızların gündeminden!
Hepsi işinin başında...
Denize, sen denizliğini yap; başka işe karışma, denmiş. O gün bugündür; öyle ve kâh durgun kâh dalgalı ve fakat denizliğinden bir milim sapmadan...
Balıkların, yosunların, deniz analarının, deniz yıldızlarının daha nicelerinin evi, yurdu, huzuru, yatağı... Onun da keyfini kaçıran biz olduk.
“Denizlerden esen o ince hava saçlarında eğlensin.” diyen şairi de üzecek kabalıklar yaptık, şu bize hediye ha denize.
Ne bu şimdi; ağzı da var, dili de var bu denize bu yapılır mı! Bırakalım her ân değişen bestesini rahat rahat söylesin; sen de ben de dinleyelim.
İçimiz boşaldıkça; doldurduk denizleri. Üstünden köprüler “aşırdık.” Olmadı karnını deştik. Tüneller, şunlar, bunlar... Denizde balık beslenir mi; besledik. Denizi aç bırakınca oldu bunlar. Adı balık, ama... gel de o tadı bul. Kaç balık çeşidi de boğulmuş, telef olmuş! Ne yapayım ben balıksız tekneyi, köprüyü, dereyi, gölü...
Gemileri, kayıkları, filikaları anladık da bu kadar niye yüklendik ki denizlere! İnsanlık kayığı su alıyor. Nereye gidecektik! En büyük liman tefekkür limanıydı; o limanı terk ederek işte bu isimsiz limanların zebunu olduk.
Donduk kaldık; bak!
Her şeyi hazır verilmiş ve yeten ve üstünde bu kadar çok şey biten bu âleme niye sığamadık! Ne yapacaksın ki bunca dünyalığı; kendini kaybettikten, emanete ihanet ettikten sonra! Zorlanma; bunun cevabı yok.
Ne oldu sonra?
Balıklar hastalandı; sonra da sen... Denizin o kokusu, dokusu, huyu, suyu, rengi değişti. Memnun musun?
Vurdulu kırdılı, attılı düşürdülü zamanlara gelmek için miydi bu yapıp ettikleriniz? Bu üç buçuk buluşlarınızı kaç buçuk pahalıya getirdiniz de ne oldu. Alan da satan da memnun değil... Kalsın, kalsın; üstü de altı da... İstemiyorum.
Denizler elimizde kaldı.
Hava, su bedava değil Orhan Veli...
Deli mi akıllı mı belli değil bunlar, şunlar, onlar.
Deniz kenarında gezmeyin, diyorlar.
Dağ başlarına çıkmak yasak...
Evde otur, çıkma, kapan, dur olduğun yerde!
Nefes alma, kapa ağzını, burnunu!
Kimselere gidip gelme!
Kendine bile...
Görünme ortalıkta!
Adın, soyadın, kimlik numaran...
Sana şu kadar ceza...
Martılara bakmalıyım ben; bir hayat gibi akmalıyım.
Papatyaları okşamalıyım.
Temiz hava, aslına asılı kalmış gıda...
Ben bu kokusuz ekmekleri yiyemem.
Bu tatlandırılmış suları içemem.
Hayata dokunmak istiyorum.
Denizime dokunmayın, balıklarımı zehirlemeyin.
Bu ne ellerinizde kepçe, kelepçe...
Buralara geldik, ha; herbirimiz sessiz ada...
Lapa lapa karlar niye yağmaz; anladım!
Anladım; “biz” yoğuz artık; niye yağsın yağmur!
Az kaldı; ha gayret; bak; burda kesilmemiş bir ağaç var.
Burada kurumamış bir göl...
Ne duruyorsunuz daha öten kuşlar var; onları da susturun.
Sular çekiliyor, kuraklık geliyor, diyorlar.
Az kaldı; getirin ne kadar kepçe, kürek varsa...
Şu dağları düzleyin, ağaçlar niye burda böyle...
Ne hâlâ bu tek tük hayretli insanlar!
Daha sık değişsin, daha renklensin gündemler!
Herkesin başı dönsün!
Yaşamak ve insanlık adına ne varsa kaldırın ortalıktan!
Bu şaşkınlık çağı...
Bu çok bilmişlik...
İliklerimize işledi hastalığın her türlüsü.
Sadece denizler değil; dereler, dağlar da kirlendi.
Kirli gündemlerden ne çıkar.
*
Yok, yok; ümitsiz değilim. Kendini ümit gibi gösterenlere bir daha bak(may)ın diye idi bu serzeniş deneme, herkesin boyunun ölçüsü artık belli; tamam; yorulma diye idi.
*
Meselâ bunun üzerine ne gider kahve niyetine? Dördüncü Şuâ olabilir. Otuzuncu Lem’a... Otuz İkinci Söz... Eski Eserler’den de ayna tutabilirsiniz. Bu b/atık zamanlar için Nur’un Gemisi’ne demirlemekten başka çare yok. Fırtınanın, dalgaların, yağmurun, gökgürültüsünün, şimşeklerin ayak izinden, sesinden bahsediyorum. “Bütün gelecekler...”
*
Yorumlar bölümüne yazın bakalım; benim de ufkum açılsın, okuyucuların da...