"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Rüzgârı okurken

Ali HAKKOYMAZ
26 Mart 2022, Cumartesi
Ne çok şeyi üstünkörü öğretmişler öyle! Rüzgârın dilini bile yanlış tercüme etmişler.

Vuuu... diye belletmişler o bestesini de... rüzgârı küstürmüşler. Meğer rüzgâr kardeşle nefesimiz[in dili] aynı imiş.

Huuu... seslenişleriyle esermiş rüzgâr ve nefesim her nefes Huuu... diye sonsuz varlığın adını söylermiş.

*

Rüzgâr... Az önce, ha! 

Aah!

Alnıma dokunup gitti; tutamadım. Alnımda, yüzümde, gözlerimde [bırakıp gittiği aşkını] unutamadım.

Sen misin rüzgâra tutunan; gelip gidip öpüyor yanaklarımdan, alnımdan. Bütün bedenimi sarıp sarmalıyor. 

Ooh!

*

Ben rüzgârları seviyorum. 

Adları ne olursa olsun mu? 

Olsun da... şeey... yıkıp geçenlerden korkuyorum yalnız. 

Eline geçirdiğini savuranlardan...

Orda da vazifeli...

Anlıyorum: 

Ya Celâl... fırtınaları estiriyor.

Ya Cebbar...

Ya Kahhar...

Ya Hâkim...

Ya Hakîm... 

*

Konuşurum onlarla.

Evimin perdeleriyle oynaşır. 

Gelir gözlerimde sırnaşır.

Meltem olur fısıldaşır. 

Nerden çıkar gelir, nereye gider! Nerelerde, hangi kuytularda yorululur da uyur uyanır; nerden bilebilirim!

(Benim bildiklerim; yanıldıklarıma yetmezmiş ki... kulakları çınlasın babam öyle söylerdi.)

El ele tutuşur gezeriz, göz göze geliriz bu rüzgârlarla.

*

İlk, ta çocukken tanıştım rüzgârlarla.

Uçurtmalarımı uçururdu. 

Renk renk uçurtmalarım vardı benim; bilemezsiniz. 

Bilemezsiniz o uçurtmalarla uçtuğumu.

Çocukluğumu nerden bileceksiniz! 

Şu ân gözlerimdeki o uçurtmaların hasretini, çocukluğumun pembe rüyalı günlerini... nerden bileceksiniz! 

O sevinçler bana nerden gelirdi, o rüzgârları bana kim gönderirdi; o zamanlar anlatmadılar bana pek öyle!

Rüzgârdı; esip geçerdi, işte! 

Anlatmadılar; her yanımın isimlerle, sıfatlarla, Fail’in filleriyle sarılı olduğunu... 

Bütün sebeplerin ardındaki, önündeki, her yanındaki, içindeki, dışındaki Zamir, Âmir O’ymuş da bunu bana söyleyen -belki de istenildiği gibisini söyleyen- pek yok denecek kadar azmış.

*

Çok soru sorduğumdan olsa gerek elime kitaplar tutuşturdular.

Çocuktum, gençtim; anlamasam da okudum.

Sonra o kitaptan pencereler açılınca rüzgârların alnımdaki aşkının tesirini, tercümesini, tefsirini okudum.

*

Rüzgârları elimle tuttum. 

Kapılardaki, pencerelerdeki ninnilerini göğsümde uyuttum. 

Rüzgârların yumuşacık avcundaki yağmurları saçlarımda inci mercan kabul ettim.

Muhabbet rüzgârlarına karışınca; insanların herbirinin başka bir “can” olduğunu gördüm.

Kıskanç avuçlarımı açtıkça dostlarımın çoğaldını gördüm.

İçimin rüzgârları çöle dönsün istemedim.

Okunma Sayısı: 1433
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Aysuna

    26.3.2022 21:47:13

    "...Rüzgâr,onun emriyle istediği yere tatlı tatlı eserdi."(Sâd)... Yine ruhlarımızı okşayan nahif bir yazı..Teşekkürler Ali Hocam

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı