"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Buğulu gözler

Ali Rıza AYDIN
24 Ağustos 2023, Perşembe
Birbirini çok seven iki körpe âdemin iftirakı, yazımız. Gözlerinden yaşlar siyim siyim süzülüyordu Nisa’nın…

Kolay mı?

Ömrünün baharındaki iki insandan biri olan İsa, diğerini burada bırakmış gidiyor, vatan-ı aslisine yürüyordu.

Nisa’nın buğulu gözlerindeki yaşlar sessiz, sedasız yanaklarından yuvarlanarak kara toprağa rahmet damlaları gibi düşüyor; sanki İsa’nın Cennet bahçelerinden bir bahçe olabilecek mezarına suluyordu.

İsa, gencecik yaşında yenik düştü kansere.

Kimi, “Vah vah, pek de gençti”; kimi de, “Bu illete yakalanan iflah olmuyor” diyor, insanların her birinden farklı yorum geliyordu.

İşin bizim görebildiğimiz yüzü, bu! Kimler geldi, kimler geçti bu handan… Yolculuk hız kesmiyor.

Telefonlarımıza sık sık hasta olanlara kan, vefat edenlere Fâtiha talebiyle gelen mesajlar, “Bu yerler, safa yeri değildir” der gibi. Hastalıklar, musibetler, kazalar…

Selde, yelde, yangında; afetlerde hayatını kaybedenler, bu sûrette vefât edenler inşaallah hükmen şehit sayılırken; acılı, sancılı, ıstıraplı hastalıklar neticesinde vefat edenlere de, çektikleri, umulur ki keffâretü’z-zunûb olur müteveffa hakkında.

Risale-i Nur’da, bununla ilgili olarak; “Ermiş ağacı silkmekle nasıl meyveleri düşer; imanlı bir hastanın titremesi de öyle günahları silker”1 deniyor ya, öyle.

İnsan, kedisi kaybolsa üzülür, müteessir olur. Gencecik bir can gidince, cânânının canına “kor” düşer; dağlanır yürekciği. Gel de buna, “üzülme” de, “yanma” de.

Nisa ile İsa’nın serüveni işte, bu. Bu ayrılık gidene seyran -inşallah-, kalana ise hicran oldu.

Ölümü öldürüp, kabir kapısını kapatmanın çaresi olmadığına göre…

Hicretten sonra, Medine’de dünyaya gelen oğlu İbrahim küçük yaşta vefat edince müteessir olan gönüller sultanı Efendimiz Hz. Muhammed (asm), “Ben ancak bir insanım. Göz yaşarır, kalp ürperir. Fakat biz Rabbimizin hoşnut olmadığı bir şeyi söylemeyiz. Vallahi ey İbrahim, biz senin vefâtından dolayı üzgünüz”2 buyurmuşlardır.

Üzülmemek mümkün mü? Duygular, duygulanmaklar, insan fıtratının gereği.

Fakat, şunu iyi bilmeli: Hiç kimse bir insanı, yâr de olsa; Yaradan’dan daha fazla sevemez. Analar, babalar, bacılar; sevenler, sevilenler bu gerçeği kabul etmek zorunda.

Allah (cc), ne şefkatinden fazla şefkati, ne de sevgisinden fazla sevgiyi hiçbir beşerin kalbine koymamış. Mevlâ’mıza muhabbet, bahsimizden müstesna!

Ezcümle: Bu işin yaşı başı, Nisa’sı İsa’sı yok. Zira “Her nefis ölümü tadıcıdır.”3

Ölümü zikretmek, ahreti fikretmek ve makbereyi tefekkür etmek; şu kör nefsi, yolculuğa hazırlar.  

Yarın olup, musallaya kim gelir? Onu ancak O’ bilir.

Kaynaklar:

1- Said Nursî, Lem’alar, 210.

2- Câmiü’s-Sağîr,2:666 (Buharî, Cenâiz,43)

3- Âl-i İmran Suresi, 185.

Okunma Sayısı: 1548
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • süleyman ALIÇ

    24.8.2023 14:05:45

    Allah razı olsun Ali Rıza abey duygu yüklü bir makale olmuş Üstadım da derya; "Bu dünya çabuk tebeddül eder bir misafirhane olduğunu yakinen iman edip bildim. Onun için, hakikî vatan değil, her yer birdir. (..) Madem her yer misafirhanedir; eğer misafirhane sahibinin rahmeti yar ise, herkes yardır, her yer yarar. Eğer yar değilse, her yer kalbe bârdır ve herkes düşmandır."

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı