"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Teşhis

Ali Rıza AYDIN
13 Kasım 2025, Perşembe
Yeryüzünde yaşanan harp darp, işgal yağma; soykırım gibi fizikî sıkıntıların sebebi olarak İslâm ülkeleri, dolayısıyla oranın devletlerinin ihmal ve ilgisizlikleri hakkında mütemadiyen yazılıyor, çiziliyor; eleştiriliyor.

Had safhaya ulaşan duyarsızlıkları itibariyle, verilen tepki bühtan değil, hakikat.

Fakat, bu meseleye bakarken, sanki bir teşhis hatası yapılıyor gibi.

Çünkü ülke kavramı bir şahs-ı manevî; memleket, devlet. Onu vücuda getiren, onun idarî mekanizmasını çalıştıran ise, bizatihi ferddir.

Müslüman, “Müslüman” olur, kula kulluk etmez, dimdik durursa; durulan ülke de “İslâm Ülkesi” olur.

Allah (cc), bu ülkelerin birçoğuna yeraltı kaynaklarıyla imkân ihsan eylemiş. Mesela: Petrol nimet iken, önemli bir ekonomik güç iken, nikmet olmuş gibidir. Bu değeri ya da elinde bulundurduğu diğer değerleri değerlendiremeyen Müslüman, başkasına bende olmuş durumda!

Emr-i İlâhî, Müslümanın damarında kan, bedeninde candır. Öyle de:

Bir tarafta, “Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden medet umarız”1 diyoruz; diğer tarafta da dizginimiz ecnebinin elinde.

Bir tarafta, “Bana doğru yolu göster”2 diyoruz; diğer tarafta ise, eğrilerle; dinsiz densiz devletlerle düşe kalka, doğru yerimiz kalmadı.

“Kendisine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunda; gazaba uğramışların ve sapmışların yolunda değil!”3 niyazında bulunuyoruz, ama maalesef hep sapmışlarla hemhâl olarak, sapıtıyoruz.

Maddî çıkar adına, Allah’ın lânet ettiği kavimlerle; o lânet edilmiş insanlarla yatıyor, onlarla kalkıyoruz.

Görünen hâle göre problem, İslâm Devletlerinden ziyade, devletleri yöneten müminlerin, Müslümanın kendinde.

Ne yazık ki yalelliyle gelmiş, geçmiş seneler.

Müslüman tembel olmaz, korkak olmaz; zorluklarda, geri durmaz.

Âlemlerin Rabbi, Kitabında; “Onlara (düşmanlara) karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen atlar hazırlayın, onunla Allah’ın düşmanını, sizin düşmanınızı ve onlardan başka sizin bilmediğiniz, Allah’ın bildiği (düşman) kimseleri korkutunuz”4 diyor.

Dikkate verilen anahtar kelimeler düşman, güç, kuvvet, korkutma ve teçhizat.   

Bu ayetle Allah Teâlâ düşmana karşı -top tüfek, tank, füze- kuvvet hazırlamamızı emretmektedir. Bu kuvvetten maksat, savaşta düşmana üstünlük sağlayacak her çeşit teknoloji, vasıta ve teçhizattır.

Kara, hava ve deniz kuvvetlerine ait bütün vasıta ve silahlar; kara ve deniz ulaşım yolları, ekonomik güç ve savaş tekniği gibi şeyler bu “kuvvet” mefhumuna dahildir.

Peygamber Efendimizin (asm), “Savaş bir hiledir”5 sözü, barış ve bilhassa savaşta öngörülen politikalara destek vermek amacıyla politik, ekonomik, psikolojik ve askerî güçleri bir arada kullanma mahareti; yani, strateji demektir.

Ona ümmet olan insan, dediğinden ders alır; taktiğine, sarılır.

Düşman ancak güçten, kuvvetten anlar.

Müslüman, nâmerde muhtaç olmamak için çok çalışmalı; diyanette, siyasette, cihatta söz sahibi olmalı.

Zira oturan, “İki günü eşit olan zarardadır.”6

Dipnotlar:

1- Fâtiha Suresi, 5;  2- Fâtiha Suresi, 6.

3- Fâtiha Suresi, 7; 4- Enfâl Suresi, 60.

5- Müslim, Cihad, 17;  6- İhya, 4:335.

Okunma Sayısı: 246
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı