"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir meşrûtiyet açılımı: Münâzarât ( 6 ): İstanbul’dan size müjde getirdim

Atilla YILMAZ
11 Ağustos 2021, Çarşamba 00:10
Bediüzzaman’a dediler ki ‘Seyda sen İstanbul’a gittin, büyük inkılâbı, (Meşrûtiyet’in ilânı) yeniliği gördü. Ve mühim işlerin içine girdin. Bize ne getirdin?’

Bediüzzaman 1907 senesinde İstanbul’a gitmiştir. İstanbul’a vardıktan bir müddet sonra, Osmanlı Hükümdarı Sultan Hamid tarafından II. Meşrûtiyet ilân edildi. Ve Bediüzzaman, kendisinin de yürekten taraf olduğu meşrûtiyeti canhıraşane savunarak, bu konuda gazetelerde yazılar yayınladı. Meşrûtiyeti anlatan konuşmalar yaptı. Şarkta ki aşiretlere, Meşrûtiyetin faydalarını anlatan telgraflar gönderdi.

Bediüzzaman; Osmanlı aydınları içerisinde en çok meşrûtiyeti öven açıklamalarda bulunarak; Meşrûtiyetin şeriatle örtüşen bir idarî ve siyasî yönetim şekli olduğunu savunan, ender şahsiyetlerden birisi olmuştur.

Aşiretler bu konuda Bediüzzaman’ın görüşlerine müracaat eden sorular sordular.

O da: ‘Size müjde getirdim.’ diye cevap veriyor.

Bediüzzaman’ın müjde getirdim. Cevabına karşı itiraz ediyorlar:

‘Ne müjdesi? Bazıları bize sizin için fenalık var diyorlar.’ Yani Meşrûtiyetin ilânı Kürtler için iyi olmamıştır. Fena şeyler olacak anlamında Bediüzzaman’ın ‘müjde’sine bir itiraz söz konusu burada.

Muhtemelen, ‘Meşrûtiyetin, Kürtlerle iç içe yaşayan Ermenilere bir takım haklar verildiği; ve bunun Kürtlerin aleyhine sonuçlar doğuracağı propagandasının yapılmasından dolayı; ‘Bediüzzaman’a soru soran Kürt aşiret mensuplarında bir endişe söz konusu olduğu anlaşılıyor.

“Ermeniler üzerinde yabancı devletlerin doğrudan hamiliği ve bu sayede müdahalelerinin önünü kesebilmek için meşrûti hükümet Kürt ahaliden çok, Ermenilerin sorunlarına öncelik tanımak zorunda kaldı… .. İttihat ve Terakki hükümetlerinin Ermenilere yaklaşımı ve bu yaklaşımın Doğu illerindeki algılanışı bölgede çok uzun zamandan beri faaliyet gösteren çetelerin daha rahat hareket etmelerine sebep oldu. Bazı Kürt aşiretleri ellerindeki malların ve itibarlarının kaybından dolayı 1910 yılından itibaren harekete geçerek İttihat ve Terakki ve Meşrûtiyet aleyhinde faaliyetlere başladı.”  1

İTC’nin yukarıdaki kaygılarından dolayı Ermenileri öncelemesi, Kürtlerde çok büyük huzursuzluk meydana getirdi. 

Hatta söylentilerde Ermenilere devlet kurdurulacağı iddiaları vardı. Bir de üstüne üstlük Meşrûtiyeti Avrupalı Mason kâfirlerin ilân ettirdikleri söyleniyordu. Dolayısıyla Bediüzzaman’a Meşrûtiyet üzerine soru soranların kafası iyice karışıktı. Ayrıca, bölgedeki menfi propaganda genelde Rus kaynaklı idi. Kürtleri kışkırtmaya yönelikti.

Bu itiraza karşılık Bediüzzaman, ‘Müjde’ konusunda ısrarlıdır. Soru soranların, “Meşrûtiyette bizim için fenalık var’’ sözlerine çok iddialı bir şekilde, coşku dolu şu sözleriyle karşılık veriyor:

“Nurdan zarar gelmez, gelirse huffaşa (yarasa) gelir.’’ Bediüzzaman, Meşrûtiyeti Nur’a benzetmektedir. Adeta meşrûtiyet güneş gibidir. Güneş ışınlarından ancak yarasalar rahatsız olurlar. Aynı zamanda güneş ışınları kokuşmuş murdar olan şeylere yansıdığında onları kurutur ve yok eder. Meşrûtiyette baskıyı, dayatmayı kabiliyetleri körletmeyi ortadan kaldıracaktır.

Bediüzzaman, Meşrûtiyetin iyilikleri konusunda çok iddialıdır. O kadar ki bütün kuvvetiyle haykırıyor. Sesi yalnızca Kürdistan’a değil bütün âleme yetecek, ulaşacak tarzda haykırarak, Kürtlere olan müjdesini tekrarlıyor. Bu haykırış; Meşrûtiyetin Kürtler için fenalık ve kötülük getireceği öngürüsüne bir ‘karşı refleks’ şeklinde algılanmalıdır. Ki Meşrûtiyet özellikle Kürtler için gereklidir. Zira istibdattan en çok zarar gören onlardır. Bu sebeple Bediüzzaman, olanca gücü ile Meşrûtiyete taraftar olmuş ve savunmuştur.

Bediüzzaman’a göre; Meşrûtiyetin ilânı, bütün İslâmların, özellikle Osmanlıların, özellikle de Kürtlerin sabahının, mutluluğunun başlangıcıdır. Hatta Başid (Van bölgesinde bir dağ) başında bile meşrûtiyetin Kürtler için mutluluk ve saadet getirdiğinin işaretlerini görüyorum diyor. Yani en ücra yerlere kadar, dağlara mezralara kadar, Meşrûtiyetin bir müjde olduğunun altını özellikle çiziyor.

Bediüzzaman burada; Milâdî 973-1057 yılları arasında yaşamış, yalnızlık, ölüm korkusu ve ümitsizliğin Arap edebiyatında sembolü haline gelen büyük Arap Edebiyatçısı Ebu’l Ala el- Maarri’ye bir atıfta bulunarak; bunun tam aksine olarak (Ümit konusunda); Meşrûtiyetin İslâmlara, Osmanlılara ve Kürtlere saadet ve mutluluk getireceği konusunda ‘son derece ümitli’ olduğunu ifade ediyor.

Hatta bu meşrûtiyet konusunda bu devletin yarı milleti Meşrûtiyetin karşılığında verilse idi yine de ucuz düşerdi diyor.

“1906 yılında Osmanlı nüfus sayısı 20.897.617 dir.’’ 2

Avrupa parlamenter sisteme geçerken, baskıcı ve dayatmacı sistemlerden kurtulurken çok acı bilânçolar ödedi. Binlerce evlâdını kurban verdi. 

Ama Osmanlı İmparatorluğu Meşrûtiyeti ilân ederken yok denecek kadar insan gücünü kaybetti. Bediüzzaman bu konuya dikkat çekmektedir.

Bu acı bilânçolardan Fransız İhtilâli’ne bakacak olursak: Vendee İsyanı, Fransız İhtilâli sonrasında Vendee bölgesinde meydana gelen ayaklanmalardır. “Fransız İhtilâli Fransızların soykırım tarihini de başlatmış. 5 Nisan 1793’de Vendee kırsalında birbirinden dağınık halk isyanları görülmeye başlandı. Cumhuriyetçilerin dinî liderlerinin başını çektiği bu isyanlara tepkisi çok sert oldu. 2000 isyancı yakalanarak Vendee sokaklarında halkın gözü önünde kurşuna dizildi. Cholet ve Granville’de çoğunluğu silâhsız 25 bin kişi katledildi….. Vendee halkının bir kısmı ise Savenay savaşında olmak üzere toplam 450 bin kişi öldü.’’ 3

“Bir İngiliz araştırıcısının bulgularına göre, ‘terör dönemi’nde 40.000 kadar kişi ölmüştü. Bu rakama bizzat halkın gerçekleştirdiği kırımlar da dahildi. ‘Yasal terör’ün, yani insanların iyi kötü yargılanarak asılmaları sonucu ölenlerin sayısı ise, aynı incelemede 16.594 olarak verilmektedir.’’ 4

“Bir milyondan fazla insan ihtilâl sırasında öldürüldü. İhtilâl sırasında Fransa nüfusunun yüzde 5’inden fazla kısmı katledilmişti.” 5

Görüldüğü gibi Avrupa totaliter rejimlerden demokrasiye geçerken çok acılar yaşadı. Çok ağır bedeller ödediler. Bu rakamlar sadece Fransa ile ilgili olanıydı. Oysa Osmanlı’nın çocukları parlamenter düzene geçerken, çok az arızalarla hedeflerine ulaştılar.

“Büyük kanun değişikliklerinin dünyada ciddî buhranlara, karışıklıklara sebep olduğu bu yüzden çok kanlar döküldüğü halde, Osmanlı’da ‘Padişahın marifetiyle’ ilân edilen Kanun-u Esasi’nin bütün dünya devletlerine örnek olacak bir itidalle gerçekleşmiş olması..’’ 6 oldukça önemlidir.

Dolayısıyla Avrupa’nın tam aksine; Osmanlı’nın meşrûtiyeti kan dökülmeden büyük oranda can zayiatı olmadan kabul edişi ve ilân edişi Bediüzzaman’ı son derece memnun etmiştir.

Dipnotlar:

1- 1913 Islahat Öncesi Osmanlı Doğu Vilayetlerinde Olaylar, İddialar, Cevaplar. Prof. Dr. Haluk Selvi, Sakarya Ünv, Okutman Bülent Cırık, Dumlupınar Ünv, OTAM,36/ Güz 2014.

2- Yrd. Doç. Dr. Numan Elibol, Osmanlı İmparatorluğunda Nüfus Meselesi ve Demografi Araştırmaları, Y,2007, c.12, s. 2, sbs-160, Süleyman Demirel Ünv, İkt, İd. Bil, FAK.

3- Fransızların Bilinmeyen Soykırımları, Dünya Bülteni, 24 Aralık 2011, Cumartesi.

4- Mutlak Monarşi ve Fransız Devrimi, Taner Timur, Yayın evi, Yordam Kitap, Baskı, 2016, s. 330.

5- Erhan Afyoncu, Fransız İhtilâli’nden Kaçanlar Osmanlı’ya Sığınmıştı, Sabah Gazetesi, 09 Aralık 2018, Pazar.

6- Yrd. Doç. Dr. Oya Dağlar, II. Meşrûtiyet’in ilânının İstanbul Basını’ndaki yansımaları-1908, İ, Ü, Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, No: 38/ Mart 2008.

Okunma Sayısı: 1962
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı