24 Eylül 2013, Salı
Bazı şehirler vardır tek başına ismiyle anılmazlar.
Bazı beldeler vardır sadece adıyla anılmaktan haya edilir.
Tıpkı büyük zatlar gibi, büyük insanlar gibi. Onları sadece isimleriyle anmak ve söylemek sanki edebe mugayyir addedilir. Ki öyledir de...
Peygamberimiz’den (asm) bahsedilirken nasıl ki "Hazreti" demeden mübarek adını anmadığımız gibi. Ashab-ı Kiram'dan, Hulefa-i Raşidin'den, aktaplardan, evliyalardan bahsedilirken sadece isimleriyle söylemek ar olduğu gibi; öyle mekânlar, öyle beldeler, öyle şehirler vardır ki onları yalnız başına isimleriyle zikretmek arsızlık addedilir.
İnananlar, mü’minler Mekke demezler, "Mekke-i Mükerreme" derler. Medine demezler, "Medine-i Münevvere" derler. Şam demezler, "Şam-ı Şerif" derler. Kudüs demezler "Beytü'l-Makdis" derler. Ki bu beldelere karşı hürmet, muhabbet ve saygılarını göstermek için...
O beldeleri mübarek kılan orada hayat süren büyük zatlardır. Orayı kutsal addettiren orada medfun büyük zatlardır.
Yeryüzünün mukaddes beldelerinden biri olan Şam-ı Şerif’i de mübarek kılan şüphesiz ki çok çok önemli şahsiyetler ve bu şahsiyetlere beşiklik eden bir belde oluşundan dolayıdır.
Bediüzzaman Hazretleri’nin Risale-i Nur Külliyatı’ndan yola çıkarak bakalım Şam-ı Şerif’i değerli kılan neler var:
Hz. Süleyman’ın (as) bir mu’cizesinin gerçekleştiği mübarek mekân Şam.
Neml Suresi’nde geçen bir âyet-i kerime bizi Şam’a götürüyor, Hz. Süleyman'ın (as) huzuruna çıkarıyor. Yemen Melikesi Belkıs’ı iman etmeye davet eden Hz. Süleyman (as) Belkıs’a bir mu’cize göstermektedir. Yemen Melikesi Belkıs’ın tahtını göz açıp kapayıncaya kadar huzuruna aynıyla getiriyor. Bediüzzaman Hazretleri buyuruyor ki: "Taht-ı Belkıs Yemen’de iken, Şam’da aynıyla veyahut suretiyle hazır olmuştur.’’1
Hz. Süleyman'ın (as) bu büyük mu’cizesinin gerçekleştiği bir mekâna bugün zalim Avrupa’nın ve emperyalist Amerika’nın iştahı kabarmakta ve bu mübarek Şam-ı Şerif’e bomba yağdırmak için bu ülkenin hükümetini yanına payanda olarak almak istemektedir. Şam-ı Şerif’te medfun ashab-ı kiramın mübarek mezarlarının bombalanmasına hangi Müslüman yürek taraftar olabilir?
Kâinatın Efendisi, Resûl-i Zîşan, Peygamber-i Kibriya (asm) Şam tarafına 12 yaşında iken gidiyor. Şam-ı Şerif’in etrafı 12 yaşındaki Muhammedü'l-Emin’le (asm) şerefleniyor.
12 yaşındaki çocuk Muhammed’in (asm) ileride peygamber olacağını haber vererek, ona (asm) bir zarar gelmemesi için Kureyşlilerin kabilesini uyaran, ulema-i Nasaradan Bahira-yı Rahib’in yaşadığı mübarek belde Şam. Amcası Ebu Talib’e ticaret için gittiği Şam tarafında, Bahira-yı Rahib’in kilisesinin yanında konakladıklarında, Rahip dedi ki; "Şu çocuk Seyyidü'l-Âlemindir, peygamber olacaktır. Kureyşliler dediler: "Nereden biliyorsun?’’ Mübarek Rahip dedi ki: "Siz gelirken baktım ki, havada, üstünüzde bir parça bulut vardı. Siz otururken, şu Muhammedü’l-Emin (asm) tarafına bulut meyletti, gölge yaptı. Hem görüyordum ki, taş, ağaç, ona secde eder gibi bir vaziyet gördüm. Bu ise nebilere yapılır.’’2
Şam’ın bulutlarının, Şam’ın taşlarının, Şam’ın ağaçlarının tanıdığı ve serfürû ettikleri Muhammedü’l-Emin'in (asm) ticaret için gittiği Şam tarafları ve civarı, bugün Emperyalist Amerika ve Avrupa’nın iştahını kabarmakta iken; Mübarek Şam-ı Şerif’e bomba yağdırılmasına Müslümanın yüreği nasıl dayanabilir ve Müslüman böyle bir ortama nasıl âlet olabilir?
Sahabîlerin az, düşmanlarının çok olduğu bir zamanda, bir devirde, Kâinatın Efendisi, nebiler nebisi Server-i Kâinat (asm) ashabına moral veriyor, kuvve-i maneviyelerini takviye ediyordu. Buyuruyordu ki: "Siz umum düşmanlarınıza galebe edeceksiniz. Hem feth-i Mekke, hem feth-i Hayber, hem feth-i Şam, hem feth-i Irak, hem feth-i İran, hem feth-i Beytü’l-Makdise muvaffak olacaksınız.’’3
Ashab-ı Kiram ve orduları tarafından ilk fethedilen, Hz. Peygamber'in (asm) gaybaşina gözüyle fethini ilk olarak haber verdiği beldelerden olan Şam-ı Şerif bugün zalimlerin ve emperyalistlerin iştahını kabartmaktadır. Müslüman vicdanı buna nasıl taraftar olur acaba?
Asrın sultanı, kıyamet asrının imamı Bediüzzaman Sad Nursî 1911 yılında Şam-ı Şerif’e misafir oluyor ve meşhur Emeviye Camii’nde on bin kişilik muazzam bir cemaate; Müslümanların içerisine düştüğü buhrandan çıkış yollarını gösteren meşhur bir hutbe okuyor ki; henüz hiçbir âlim ve hiçbir kuruluş bu denli kapsamlı bir çalışmayı hayata geçirebilmiş değildir. Böyle bir proje ortaya koyabilmiş değildir.
İslâm dünyasının hastalıklarının ve çarelerinin ortaya konduğu Şam Emeviye Camii, emperyalist Batı’nın iştahını kabartmaktadır.
Bediüzzaman’ı tanıyan, Bediüzzaman’ı okuyan, Bediüzzman’a ve Bediüzzaman’ın iman hizmetine taraftar olan hangi vicdan, Şam Emeviye Camii’nin bombalanmasına razı gelecektir? Ve savaşa taraftar olacaktır?
Hz. Zekeriya'ya (as), Hz. Yahya'ya (as), Hz. Hüseyin'in (ra) mübarek başına, Hz. Hüseyin'in (ra) kızı seyide Zeyneb’e, Bilâl-i Habeşi’ye (ra), Halid Bin Velid'e (ra), Hz. Abdullah Bin Ümmi Mektum'a (ra), Mevlana Halid-i Bağdadi'ye (ra), Muhyiddin-i Arabi'ye (ra), Cebrail'in (as) onun suretinde yeryüzüne indiği Dıhyetü’l-Kelbi'ye (ra) ve Mekke ve Medine’den sonra bağrında en çok sahabi barındıran Şam-ı Şerif’e bomba yağdırılmasına, dindaşların emperyalistlerin ve onlara maşalık yapanların bombalarıyla katledilmesine hangi vicdan taraf olacaktır? Hangi Müslüman bu savaşı isyteyecektir?
Bediüzzaman Hazretleri kendisine sorulan "Meydan-ı Haşir nerededir?’’ sorusuna; dünyanın güneş etrafında dönmesinden yola çıkarak, bakın nasıl cevap veriyor:
"Yirmi beş bin seneye karib [yakın] bir daire-i muhitanın [geniş daire] içinde, rivayete binaen Şam-ı Şerif kıtası bir çekirdek hükmünde olarak o daireyi dolduracak bir meydan-ı haşir bast edilecektir."4
Haşir Meydanı’nın merkezi hükmündeki Şam-ı Şerif’e emperyalist Amerika’nın ve Zalim Avrupa’nın yanında Müslüman oğlu Müslüman Türk askerlerinin de yardım ederek Suriye’yi, Şam-ı Şerif’i, Hama’yı, Humus’u, Halep’i kan ve gözyaşına boğmak hangi Müslüman vicdana sığacaktır?
Irak hadisesi bize bir ders vermiyor mu? Amerika’nın ve zalim Avrupa’nın, Bağdat’ta İmam-ı Azam’ın türbesine, camiine, Azamiye’ye, Kâzımiye’ye, Abdulkadir-i Geylânî'nin (ra) türbelerine nasıl bomba yağdırdığını ve mukaddes mezarları, külliyeleri târ u mâr ettiklerini ne çabuk unuttuk!
Müslüman kana taraf olmaz, Müslüman kine taraf olmaz, Müslüman harbe, darbe taraf olmaz. Olsa olsa arabuluculuğa, diplomatlıkla problemleri çözmeye taraf olur. Hele hele bir İslâm toprağında Hasan’ı Hüseyin’e kırdırmaya asla taraf olmaz ve olmamalıdır!
Dipnot:
1- Bediüzzaman Said Nursî. Sözler, Yeni Asya Neşriyat,s,233
2- Bediüzzaman Said Nursî. Mektubat, Yeni Asya Neşriyat,s,136
3- Age., s. 101
4- Age., s. 41
Okunma Sayısı: 10517
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.