Kur’ân’ı Kerîm’i okuyoruz, hatim de ediyoruz da, lâkin; Kur’ân’ı Kerîm’deki şu âyetlere bir nazar edecek olursak; “Bak, âyetleri nasıl açıklıyoruz. Tâ ki anlasınlar”!1
Peki; anlıyor muyuz?
“Ve onlara: “Allah’ın indirdiğine tâbi‘ olun!” denildiği zaman....2 Tâbi’ oluyor muyuz? Her iş ve amelimizi Kur’ân’a göre yapıyor muyuz? Ubûdiyetimizle, amellerimizle, ahlâkımızla, Allah’a ve Rasûlü’ne itaât ediyor muyuz?
“Zikr’i (Kur’ân’ı) indirdik; tâ ki düşünsünler”.3 Kur’ân’ı Kerîm’i okuyup, hatim ederken, içinde anlatılanları düşünüyor muyuz? “(Onlar) Kur’ân’ı hiç düşünmüyorlar mı”?4 Yoksa, düşünmüyor muyuz?
Elimizde Kur’ân gibi eşsiz bir hazine, bir ni’met ve her derde devâ ve şifa bir ilim kitabı varken; islam ülkeleri, ilimde, teknolojide, ekonomide, insan haklarında, hukuk ve adalette, gelir eşitsizliğinde ve eğitimde, neden dünyanın en geri kalmış ülkeleri? Afganistan’dan Fas’a, Yemen’den Türkiye’ye kadar, hemen her İslam ülkesinden, her gün yüzlerce, belki, senede binlerce müslüman, ölümü göze alarak, ‘müşriklerin, kâfirlerin diyârı’ diye tâbir edilen Avrupa ülkelerine göç yolculuğuna çıkıyor. Önemli bir kısmı da denizlerde, nehirlerde boğularak ölüyor.
Elimizde Kur’ân, kalbimizde îmân, dilimizde Allah (cc) kelâmı olduğu halde; dünyadaki müslüman nüfusun çok büyük bir kısmı mutsuz, sıkıntılı, dertli, mağdur ve mazlum. Kur’ân, din kardeşliğini emrettiği ve müslümanın kanı müslümana haram kılındığı halde; kardeşin kardeşi öldürdüğü, işte, Yemen, Irak, Suriye, Mısır, Libya, Afganistan, Nijerya, Sudan..... Evet, bütün bunlar, ellerde Kur’ân, kalplerde îmân, dillerde Allah (cc) kelâmı olan, mü’minlerin yaşadığı, Ramazanlarda belki milyonlarca hatimlerin indirildiği ülkelerde oluyor.
Halkın ekseriyeti Müslüman olan ülkelerde, medreselerin, Kur’ân kurslarının, imam hatiplerin, ilahiyat fakültelerinin, câmilerin, hatta üniversitelerin, sayısı ne kadar çoğalırsa çoğalsın, her yıl milyonlarca mü’min ne kadar çok Kur’ân okuyup, hatim indirirse indirsin, sıkıntılar son bulmuyor, dertlere derman olamıyor, sadırlara şifa, kalplere gıda ulaşamıyor. Bedîüzzaman Hazretleri bunun sebebini ‘Muhâkemat’ adlı eserinde çok veciz bir ifadeyle şöyle beyan ediyor:
“İslâmiyetin mağz ve lübbünü (özünü ve içini) terk ederek kışrına (kabuğuna) ve zahirine (dış görünüşüne) vakf-ı nazar ettik (odaklandık) ve aldandık. Ve su-i fehim (yanlış anlama) ve su-i edeple (kötü bir edeple) İslâmiyetin hakkını ve müstehak olduğu hürmeti ifa edemedik. Tâ, o da bizden nefret ederek evhâm ve hayâlâtın bulutlarıyla sarılıp tesettür eyledi”.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz’in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Düşünmeden okunan bir Kur’ân kırâatında da hayır yoktur”.5
Dipnotlar:
1. En’âm,65.Âyet
2. Lokmân (as),21.Âyet
3. Nahl,44.Âyet
4. Muhammed (asm),24.Âyet
5. (Bu hadisi İbni Abdilberr Câmiu Beyâni’l-ilmi ve Fadlihi adlı eserinde (II, 811) merfû olarak, Dârimî ise Müsned’inde (hadis no:305) Hz. Ali’den (ra) mevkuf olarak rivâyet etmiştir. ‘EDEBÜ’D-DÜNYA VE’D-DÎN’ İmam Mâverdî- Tahlil Yayınları. S:174-175)