“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?” (Ankebut Sûresi/2)
Ne zordur “ben”le imtihan olmak; ittihadın içinde “kilit taşı” gibi sebat ederken, etrafına da muhkem harç olmak...
En büyük sualidir bu sınavın ene, iman ettik diyenlere...
Cesur bir asker, yiğit bir komutandır Celâleddin Harzemşah. Moğolların ilk mağlûbiyetlerini yaşamalarına sebep olsa da devam eden vahşi saldırılarla devleti yıkılmış, Azarbeycan civarında toparlanarak yeniden tutunmayı başarmıştı.
Askerlikteki hünerinin diplomasi ve siyasette olmadığı bilinen Harzemşah, böyle bir ortamda Moğol tehlikesine karşı Selçuklu Sultanı ile başlarda ittifak yapmış, lâkin bölgede lider olma isteğiyle önce Abbasi hilâfet toprağı Bağdat’ı sonra Eyyubi’lere ait Ahlat’ı kuşatması, tahrip, yıkımla ele geçirmesi diğer İslâm devletleriyle arasını açmıştı. 1
Aslında ittifak değil, ittihad imiş lâzım olan, değil midir;
“Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır.” 2
Nedendir bilinmez, elifler ittihad etmediği gibi birbirlerini devirirler... Öyle ya, insan her hassasıyle imtihanda idi. Hırsları, öfkesi, sabrı, benliği...
Her menfi hevadan vazgeçiş bir fedakârlık ve her merdane fedakârlık İlâhî rızaya bir adım daha kavuşmak değil miydi?
Ve Yassıçemen Savaşı...
Celâleddin Harzemşah’ın tek hâkim olma tavırları, hasımlarının kendisine karşı sabrın son merhalesine gelmelerine sebep olur. 3
Selçuklu ve Eyyubî ittifakı karşısında Yassıçemen Savaşı’nda (1230) yenilen Celâleddin Harzemşah, savaş alanını terk ederken dağ geçitlerinde bir eşkiya tarafından öldürülmüştü.
Ve Harzemşahlar tarih sahnesinden silindi, bitti...
Geriye; bir tarafta haçlılar diğer tarafta Moğollar gibi düşman varken, İslâm devletlerinin bu hâkimiyet mücadelesiyle zayıflayan sınırları, yorgun güçleri, dağılmış askerleri kaldı.
Artık Moğollara adeta duvar olan Celâleddin Harzemşah da yoktu.
Ve asıl dert yeni başlıyordu;
Selçuklu Sultanı I. İzzettin Keykavus’un mağlûp Halep seferi sonrası ihanetle suçladığı asker ve devlet ricalini sürgün, hapis ile bertaraf edilmeleri devlet kademelerinde boşluklar oluşturup, düşman tasallutuna da zemin hazırlar.
Halefleri Alaaddin Keykubat ve oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev de liyakat sahibi emirlerini, otoritelerine ortak olur ve iktidar sarsılır korkusuyla uzaklaştırmaları karar-idare mekanizmasının bozulmasına sebebiyet verir.
İdareyi perde arkasında yöneten Vezir Saadettin Köpek’in* aynı kıyımı sürdürmesi; Sultan’ın buna göz yumması kaçınılmaz sonu getirdi... Devlet zaafiyeti.
Yıkım kaçınılmazdı; ihtilâfın, yeisin, istibdatın, zaruretin inşa ettiği çığ çığ büyüyen bir yıkımdı bu.
Dipnotlar:
1- Cüveyni, İbni Kesir.
2- 21. Lem’a.
3- Nesevi, İbnül Esir.
* Saadettin Köpek; mimar ve nakkaş Selçuklu veziri. Köpek ismi eski Türk efsanelerinde sadâkati ile saygı duyulan bir hayvan olup, Türk geleneğinde ad olarak kullanılmış, kabarmış irileşen manasında köpmek fiilinden türemiştir. (ölümü: 1239)